Kanal D'nin yeni dizisi Senden Önce'nin tanıtımını hayretten ağzım bir karış açık izledim. Kadınlardan biri diğerine diyordu ki. "Eğer senin kocanı baştan çıkarabilirsem, benim dediğim olacak." Sanırsınız adamın iki bacağına asılıp "Ladesim lades olsun mu?" diyecekler.
Geçenlerde "Pavyon dansıyla dizi tanıtımı olur mu?" diye yazmıştım. Meğer başıma daha beteri gelecekmiş... Yahu aldatma denilen alçakça fiil, bu kadar mı hafife alınır? Bu denli mi sıradanlaştırılır? Siz neyin peşindesiniz?
Yine kısa süre önce bu köşede yazmıştım, "Bu milletin fabrika ayarlarıyla oynamayın" diye.
Kendimi dört bir yandan kuşatılmış hissediyorum. Sosyal medya zaten uzun süredir gaz sıkışması nedeniyle patlamaya hazır bir kanalizasyona döndü. Bu kadar "çürüme", eğer gazı alınmazsa metan patlamasına yol açar. Bunu, yıllar önce 51 kişinin ölümüyle sonuçlanan çöplük patlamasını yaşamış bir hemşeriniz olarak söylüyorum.
Sanki gizli bir karargahtan emir almış gibi televizyon dizileri de bu harekata katıldı. Dijital platformların bazıları ise tıpkı orta çağdaki lağımcı birlikleri gibi kale surlarımızın altına tünel kazıyor.
Hangisine karşı daha hazırlıklı olmalıyız bilemedim. Depreme mi, ahlaki erozyona mı?
Koç servisi ve Külliye
Son günlerde "Koç" ismi en çok nerede karşımıza çıktı? Riyad'daki Süper Kupa finalinin ertelenmesinde... Fenerbahçe Kulübü'nün başkanı Ali Koç, krizin baş aktörü olarak gösteriliyordu.
Peki sonra ne oldu? 13 suç kaydı bulunan biri, içinde çok ünlü isimlerin çocuklarının bulunduğu Koç Lisesi'ne ait servis minibüsünü kaçırdı. Polis onu İstanbul'da ararken, o Ankara'da Külliye'ye girmek isterken yakalandı.
Şimdi kelimeleri ardı ardına sıralayalım: Ali Koç, Riyad krizi, Koç servisinin kaçırılması ve Külliye...
Dikkat edin, birileri en küçük çatlağı bile derin bir fay hattına dönüştürmek için kazma sallıyor. Karanlık eller yine gölgelerden çıkıp boğazımıza uzanıyor.
Bu olay bana hiç de sıradan bir kriminal vaka olarak gelmedi. Arkasının çok iyi araştırılması gerekiyor.
Günlerdir bu köşede ülkemiz üzerine oynanan sinsi oyunlara karşı sizleri uyarmaya çalışıyorum. Ne olur, göz kırparken bile gözünüzü fazla kapalı tutmayın. Çünkü birileri fırsat kolluyor...
Klasikçiler neden iyidir?
Artık bir klasik otomobil hastası olduğumu bilmeyen yok. Bu konudaki belgesellerin tek bölümünü kaçırmadığımı da...
Discovery Channel'da Tamir Ustası Ant Amstead "Klasik araba sevenler iyi insanlardır" deyince "Peki neden?" diye düşündüm ve şu sonuçlara vardım:
* Klasik otomobil sevenler eskinin kıymetini bilirler, vefalıdırlar. Ama eskiye takılıp kalmazlar.
* Eskiyi yenilerken aslında arabalarını değil, geçmişteki hatalarını tamir ettiklerini düşlerler.
* Sakindirler, sabırlıdırlar, yavaştırlar, yolun her metresinin keyfini çıkarmaya çalışırlar. Onlar için yolun sonunda varılacak hedef değil, yolculuğun kendisi caziptir. (Zaten ihtiyar yol arkadaşları da onlara başka seçenek tanımaz)
* Yaşanmışlık, karakter sahibi olmak onlar için her şeyin üzerindedir.
* Makyajı, cilayı, çakmayı, süsü püsü sevmezler. Her zaman orijinallik ararlar. Arabanın da, insanın da "fabrikadan çıktığı gibi olanını" severler...
Gaf kürsüsü
Tansu Sarı kardeşim yazmış: Star TV'de yayınlanan Sakla Beni dizisinde İncila (Cemre Baysel) hamilelik şüphesiyle direkt ultrasona alınıyor. Hamileliğin tespiti için önce hamilelik ve kan testlerinin yapılması gerekmez mi?..
Zap'tiye
Çeyrek altın 3 bin 250 lira olmuş. Düşmanınıza kalp krizi geçirtmek istiyorsanız ona düğün davetiyesi gönderin.
Ne demiş?
"Arap kanalında maç izliyorum. Spiker ne dese, babaannem 'Amin' diyor." (Sosyal Medyadan)