Ülke olarak başımıza açılan dertlerin hiçbiri tesadüf değil. Hepsi Haçlı zihniyetinin kurmay odasından çıkan planlı tatbikatlar.
Geçenlerde yeni akım dizileri eksen alarak yazdığım "Başörtüsüyle uğraşmayın artık" başlıklı yazım büyük ilgi ve destek gördü. O yazıda zamanlamaya dikkat çekerek "Birileri stres yüklü fay hatlarımız üzerinde tepiniyor. Bu ihanet bir yerlerden servis ediliyor" diye yazmıştım.
Tebrik etmek için arayan bir televizyon yöneticisi ağabeyim beni doğrulayan bir anekdot nakletti: "1978'deki Kahramanmaraş olayları başladığında biz muhabirlerin muhasebeden daha yol istihkaklarını çıkartamadan NBC ve BBC bölgeden yayına geçmişti. Demek ki bu kadar hazırlıklıymışlar."
Hazırlık ne demek? Bizzat kaosa komuta ediyorlardı. Tıpkı 1 Mayıs'ta Taksim'de, 12 Eylül darbesinde, daha sonra Gezi'de ve son olarak 15 Temmuz'da olduğu gibi.
Biz ne zaman biraz başımızı kaldırsak, bayındırlıkta, teknolojide, bilimde, sanatta, sporda azıcık ileri gitsek bizi meşgul edecek, kaynaklarımızı tüketecek bir çorap örerler başımıza zaten. Sağ-sol çatışmasını, Alevi-Sünni gerginliğini, Kürt meselesini başımıza sarıp, DHKP- C'yi, ASALA'yı, PKK'yı, DEAŞ'ı, FETÖ'yü bizzat tezgahlarında üreterek üzerimize salan aynı üst akıl değil mi? Şimdi de dertleri Laik-Müslüman fay hattını tetiklemek. Sanki hem laik hem Müslüman olunamazmış gibi.
Bir gün dizileri kullanıyorlar, ertesi gün otobüste şortlu kızı tekmeleyen meczubu... Bir sonraki gün ise metroda yanındaki kadının başörtüsüne saldıran hadsiz kadını kodluyorlar. Hiçbir şey bulamazlarsa bir sözde manken bozmasını caddede bikini ile yürütüyorlar.
Türkiye üzerinde hiçbir dönem bugünkü kadar çok kirli, sinsi ve tehlikeli oyun oynanmamıştı.
Aman ha, beyin tartınız, vicdan mezuranız daima yanınızda bulunsun...
Asıl sen kimsin lan?
Öncelikle başlık için hepinizden özür diliyorum. Bilirsiniz, argo ve küfür asla tarzım değildir ama bazılarına kullandıkları ve anladıkları dilden cevap vermek gerekir.
Meslektaşım demekten hicap duyduğum bir gafil, oğlunun cenaze töreninde "Selahattin Demirtaş'a, Osman Kavala'ya selam gönderenlere hakkımı helâl etmiyorum" diyen şehit babasına "Lan" diye hitap etme cüretini gösterdi. Dedi ki: "Sen kimsin lan? Şehit babasısın diye her istediğini söyleme hakkın mı var?"
Yazık... Siyasi kaygılar gözlerini öyle bir karartmış ki; ne şehide, ne bir babanın yitik evladı için tuttuğu yasa saygısı kalmış.
Peki asıl sen kimsin lan? CHP yandaşısın diye şehit babasını aşağılamak senin ne haddine? O adam bu vatan için canından çok sevdiği oğlunu verdi. Onun herkese sitem etmeye hakkı var. Hakkını da ister helâl eder, ister etmez. O, Allah ile kendi arasındaki meseledir. Peki sen bugüne kadar bu vatan için ne verdin, söyler misin?.. Pardon unutmuşum, 7-8 Ekim olaylarında onlarca gencin kanına giren Selahattin Demirtaş'ın, Gezi olaylarını organize ve finanse eden Osman Kavala'nın avukatlığını yapıp onlara gaz verdin değil mi?
Şimdi tek bir duam var: Allah seni de evlat acısıyla sınamaz inşallah...
Ya giderleri ne olacak?
Çete ve dolandırıcılardan ele geçirilen süper lüks otomobillerin polis ekiplerine devriye aracı olarak tahsis edilmesinin belki PR anlamı olabilir. Yani halka "Eden bulur, ne oldum değil, ne olacağım demeli. Suçtan uzak durun" mesajı vermek için böyle bir uygulamaya gidilmesini bir yere kadar anlarım. Ama o araçların amortismanı ne olacak? Yüksek benzin giderleri, astronomik parça fiyatları yine devletin kasasından çıkmayacak mı?
Bence hemen paraya çevrilip, şehit polislerin ailelerine yardım olarak verilmeli.
Gaf'let kürsüsü
Ermeni model Kim Kardashian'ın Noel hediyelerini Gazzeli ölü çocukların kefenine benzeterek beyaz bezlerle sarması infial yarattı.
Zap'tiye
Her logo değişikliğinde yaprakları azalıyor. Kurudukları günü de görürüz inşallah!..
Ne demiş?
İrem Derici, Kral TV YouTube kanalında sorulan "Bir sabah uyandın ve artık gazetelerde hiç haberinin çıkmadığını gördün, ne yaparsın?" sorusuna esprili bir cevap verdi. "Atarım kendimi köprüden. O haber olur zaten."