Gezi kalkışması sırasında Taksim'e muhabir yığıp "Türkiye'de demokrasi elden gidiyor" diye yayın yapan, Güneydoğu'daki terörist cenazelerini canlı yayınlayıp, "Türk askeri masum sivilleri katlediyor" diye yaygara koparan, 15 Temmuz olayları sırasında hainlerin safına geçip onlar lehine adeta tezahürat yapmayı demokratlık sayan Batı medyası neredesiniz? 70 günde tam 84 gazetecinin hunharca, adresleri tespit edilerek, bazen de keskin nişancılar görevlendirilerek öldürüldüğü Filistin'de dün iki Anadolu Ajansı muhabiri canlı yayında linç edildi ama hiçbirinizin gıkı çıkmadı. Çünkü her cuma olay çıkan, Filistin halkına zulmedilen o Kudüs'teki meşhur sokakta yoktunuz. Orada her zaman olduğu gibi yine Türk medyası ve Müslüman ülkelere mensup gazeteciler vardı.
Sözüm bu ibretlik olaya sessiz kalan, sırtını dönen, kulağını ve gözünü kapatan uluslararası medyaya ve her fırsatta bize demokrasi dersi vermeye kalkan, sözde gazetecilerin haklarını savunmak için kurulan tabeladan ibaret basın örgütlerine: Medya mensuplarının hakkını savunmak sadece terör örgütleriyle kolkola darbe planlayan sözde gazeteciler hapse yıkıldığı zaman mı aklınıza geliyor.
Üşenmedim, içim acıyarak saydım: O muhabir kardeşim, cani İsrail askerlerinden kafasına 3 yumruk, bir namlu darbesi ve yere yatırıldıktan sonra da tam 9 tekme yedi.
Görmediniz, duymadınız, söylemediniz... Dilsiz şeytandan daha aşağılıksınız.
Mahallenin şımarık çocuğu
Köşemizin aktif müdavimlerinden sevgili dostum Ali Aktulga, İsrail'in kanlı işgal eylemine farklı bir bakış açısı getirmiş:
"Mahallenin camcısını arkasına alan şirret ve şımarık velet, bütün evlerin camlarını kırıyor. Yahudileri canlı canlı fırınlarda yakıp, sabun yapan Almanlar ve uygar (!) batı ülkeleri, altından kalkamadıkları bu vebali kendileri ödeyeceklerine, günahsız insanların dökülen kanlarına suspus olarak ve de menfaatleri uğruna seyirci kalıyorlar maalesef. Adaletin bu mu dünya?.."
Kaosa sebep olmayın!
Köşemizin üretken okurlarından Şerife Nalan Yılmaz'dan önemli bir uyarı:
"Yüksel Bey merhabalar, Yabani adlı dizinin yayınlanan son bölümünde Serhan, polise ihbar için telefon ettiğinde karşı taraf '155 buyurun' diye telefonu açtı. Ama bildiğim kadarıyla Acil Çağrı numaraları (polis imdat-jandarma- yangın ihbar-ambulans) 112 olarak tek numarada birleşti.
Ulusal kanalda yayınlanan bir dizide senaryo gereği de olsa bu şekildeki diyalog gerçek hayatta gerekli olduğu bir durumda karışıklığa yol açmaz mı? İyi çalışmalar..."
HAFTANIN ŞİİRİ
VİRANE
Güneşte kurutuyorum öptüğün gözyaşlarımı
Sevdanın yerinde şimdi yeller esiyor
Özledim sevişirken o eski telaşlarımı
Melteminin yerinde poyrazlar buz kesiyor
Dikensiz gül değildim, bunu biliyordun sen de
Şimdi viran dallarıma serçe bile konmuyor
Nerede o bülbülüm, ah şimdi nerde?
Tarumar sahilimde ayın şavkı soluyor
Yüksel Aytuğ - 2022
Ne demiş?
"Palmer'dan şiir gibi bir gol. Bu golde hem edebiyat hem matematik var..." (BeIN Sports'ta M.United - Chelsea maçını anlatan Çağatay Uysal'ın sözü)
Gaf kürsüsü
Tansu Sarı kardeşimden yine kaçmamış: a2'de tekrar bölümleri yayınlanan Aşk ve Mavi dizisinde Ali (Emrah) ve Mavi (Burcu Kıratlı) çiftinin çocukları Çiçek'i seslendiren Akasya Asıltürkmen "Babaannem Hasibe, Mümtaz Amca ile evlendi" dedi... Oysa Hasibe; Çiçek'in babaannesi değil, anneannesiydi.
Zap'tiye
Dolandırıcılıkta dünya markası olduk. Çünkü dünya "yapay" zekanın peşindeyken biz yattığımız yerden para kazanabilmek için sürekli "yatay" zekanın peşindeyiz.