Sizin adaletiniz batsın. Topunuzun vicdanına... 2 milyon 300 bin insanın bombalar altında inim inim inlediği Gazze'ye yalnızca 20 TIR dolusu temel ihtiyaç maddesi ve ilaç yardımı yapıldı. Bu neye, kime yeter bilmiyorum. Geçenlerde Kudüs Hastanesi'ndeki yeni doğan ünitesinin sorumlusu hanım doktor Türkçe feryat ediyordu: "Bu kuvözlerdeki 120 bebek 7 saat sonra hayatta olmayacak. Çünkü o kadar yakıtımız kaldı." Ne yazık ki İsrail yönetimi Refah Kapısı'ndan içeriye yakıt sevkiyatı yapılmasına izin vermedi.
Çocuk katili İsrail'e silah göndermeyi "Gelecek nesilleri için en kârlı yatırım" olarak gören ve bunu bizzat Başkan Biden'ın ağzından dile getiren ABD ise Gazze'ye insani yardım şöyle dursun, önce uçak gemilerini gönderip, limanlara yüzlerce füze taşıdı. Gazze'ye Birleşmiş Milletler aracılığıyla sadece 20 TIR'ı layık gören aynı ABD, Türkiye'ye karşı kalleş saldırılarını sürdürmesi için tam 1005 TIR dolusu mühimmat göndermişti.
20'ye, 1005... İşte Batı'nın eşit gördüğü terazisi...
Şehitlik oyunu
Haberlerde izlediğim andan itibaren boğazıma bir bilardo topu oturdu sanki. Gazze'de henüz bombalanmamış birkaç hastaneden birinde çocuklar sözde oyun oynuyorlardı. Şehitlik oyunu... Dört çocuk, uçlarından tuttukları küçük bir battaniyenin ortasına minik kardeşlerini yatırmış, tekbir getirerek oradan oraya "neşe içinde" (!) koşturup, gülüşüyorlardı. Oyun parkındayken tepelerine bomba düşen çocuklar için oyun nasıl ölüm ise ölüm de oyundu işte...
Çizgi film izleseler, Heidi'yi oynayacaklardı kuşkusuz ama onlar pencerelerinden hep battaniyeye sarılı cenaze görüyorlardı ne yazık ki...
Aynı hastanenin bir başka odasında 10- 11 yaşlarında bir çocuk, ilaç kalmadığı için anestezi yapılmadan ameliyat edilirken acısını hissetmemek için Kur'an'dan ayetler okuyordu. Çünkü artık acısını dindirebilecek tek güç Allah'tı...
Belli ki Netanyahu, alemi sadece bu dünyadan ibaret sanıyor... Bilmiyor ki bu dünyada soldurduğu her çocuk kalbi, öte tarafta sırtına bin ton kaya olarak bindirilecek.
Aynı sofradayız
Hafta sonu gösterime girecek Son Akşam Yemeği filmine tek kelime ile bayıldım. Basın gösterimi öncesinde bize hoş bir sürpriz hazırlamışlardı. Atatürk'ün 28 Ekim 1923'de Çankaya Köşkü'nde dava arkadaşlarına "Efendiler, yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz" dediği o yemeğin mönüsünü tattırdılar. Hünkar Tarhana Çorbası, Marmarina Böreği, Saray Kebabı ve Helva-i Hakani. Hepsi enfesti...
Beni en çok etkileyen sürpriz ise ikincisiydi. Latife Hanım'ın köşkten ayrılırken hatıra olarak yanına aldığı Atatürk'ün losyonu baz alınarak üretilen koku, Atatürk'e sevdalı herkes gibi benim de burnumun direğini sızlattı. "Son Akşam Yemeği" filmi; hamasetten uzak, son derece birleştirici ve bütünleştirici mesajlarla yüklü, ailece izlenecek bir başyapıt olmuş. Eminim, kulaktan kulağa yayıldıkça bu yılın en çok izlenen yapımlarından biri olacak. Filmin verdiği en büyük mesaj ise köklerine saygı duyanın gerici, Atatürk'e gönül verenin kâfir diye ötelenip ayrıştırıldığı bugünün sığ değerlendirmelerine karşı durmak. Oysa bu sofrada geçmişe de geleceğe de yer var. Yeter ki ağzımızın tadı bozulmasın.
Gaf kürsüsü
"Sadece saçından tutup yere çarptım. Başka bir şey yapmadım." (Kavgacı gencin Show Haber mikrofonuna yaptığı savunma)
Zap'tiye
Fenerbahçe'nin Hırvat kalecisi Livakoviç, Türkiye ve Galler maçlarının ardından Hatayspor'dan yediği hatalı goller yüzünden eleştirildi. Fenerbahçe kalesinde haftalardır top gelmediği için kaleciliği unutmuş olabilir mi acaba?
Ne demiş?
Atv'nin yarışması Milyoner'de sunucu Kenan İmirzalıoğlu, veteriner yarışmacıya sordu: "Belgesel izler misiniz yoksa eve iş getirmek istemediğiniz için izlemez misiniz?"