Dünyanın en çirkin savaşını yaşıyoruz. Aslında buna savaş demek ne derece doğru onu da bilmiyorum. Çünkü savaşlar birbirine yakın güçte milletler, topluluklar arasında olur. Karşıdakinin kendini savunma imkanı vardır. Gazze'de ise hiçbir suçu günahı olmayan, elinde silah bulunmayan kadınların, çocukların, yaşlıların, yaralıların, hastaların üzerine hiçbir yere kaçmalarına fırsat verilmeden ölüm yağdırılıyor. Yemek yok, su yok, ilaç yok, barınak yok, haberleşme olanağı yok. Hepsinden önemlisi "umut" yok. Peki ne var? Yalnızca ölüm... Bu artık sadece bir "savaş suçu" değildir. Ağzımı doldura doldura söylüyorum: İnsanlık suçudur...
Vahşi İsrail yönetimi, oradaki masumlardan "ölümlerden ölüm beğenmesini" istiyor. Ya hastanede serum bağlanırken bombayla parça parça olacaksınız, ya komşunun evine sığınmaya çalışırken fosfor bombasıyla yanacaksınız, ya çocuğunuza sarılıp, ona kalkan olmaya çalışırken çatınızdan giren füzeyle kan revan içinde kalacaksınız ya da açlıktan veya susuzluktan öleceksiniz. Söyler misiniz? Bunun neresi savaş? Camiyi, kiliseyi, hastaneyi ve hatta Birleşmiş Milletler'in okulunu vurma cüretini gösterenlerden hâlâ anlaşma, uzlaşma, vicdan, merhamet beklemek ne büyük aymazlıktır?
İçinde azıcık da olsa vicdan barındıran herkes hak, hukuk ve adaletten ayrılmadan harekete geçmeli. Okurumuz Memduh Öksüz de "kınama" samimiyetsizliğinden yola çıkarak hepimizin gönlünden geçenleri yazıya dökmüş:
"Fındık kabuğunu doldurmayacak hadiseler uğruna birbirimizi silahla-bıçakla- bombayla öldürüyoruz. İslam memleketleri birbirine kimyasal silah kullanıyor, mezhep-ırk savaşında Müslüman Müslüman'ı topyekun katlediyor. Zalim, işgalci, soykırımcı İsrail Terör Devleti'ni ah ile, dua ile, beddua ile, kınama ile tükürükle durdurmaya çalışıyoruz. Olmadı esefle kınıyor, teessüflerimizi bildiriyoruz. Hele o kolacılar yok mu o kolacılar?.. Parayla kola alıp dökmekle İsrail'e boykot yaptığını düşünen zavallılar..."
Geçen gün sosyal medyada bir karikatüre rastladım: Arap kadın kocasına soruyordu: "Bu azgın İsrail'i ne zaman savaşıp durduracağız?" Adam: "İsrail, Müslüman olduğu zaman..."
Var mı başka sözünüz?
Öyle bir kutlayalım ki...
Evet, Gazze'deki katliam yüzünden acımız büyük, yasımız katmerli ama bu bizi 100'üncü yılına giren Cumhuriyetimizi kutlamaktan alıkoymamalı. Hatta en görkemlisi, en coşkulusu olmalı. Neden mi?
Görüyorsunuz işte, bir milletin üstüne bütün işgalciler birlik olup, nasıl da saldırıyorlar. Siz o kudurmuş emperyalistlerin isimlerine aldırmayın, İstiklal Savaşı sırasında karşımızda aynı düşünce yapısı vardı. Peki biz ne yaptık? Ayağımızda çarık, elimizde yaba ile kovduk onları yurdumuzdan.
Gazze gösteriyor ki; dünyanın üzerine çullandığı milletler, özgürlüklerine kolay kavuşamıyorlar. Bu uğurda kanlarından, canlarından, mallarından geçiyorlar.
Üç gün üç gece çalıp, oynayıp, eğlenelim demiyorum. Vakur ve duyarlı bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti'nin 100'üncü gurur yılını kutlayalım. Özgürlüğün nasıl kazanıldığını zulüm gören halklara hatırlatalım ki, onlara da umut olalım.
Bu kalp seni unutur mu?
İsrail'in Gazze saldırısı, Almanya'da Yahudilere yapılan soykırımı bile geride bıraktı. Neden mi? Oradaki zavallı insanlar, ölüme gittiklerini bilmiyorlardı. Trenlerle toplama kamplarına taşındılar. Sonra tavanında duşlar olan bir salona dolduruldular. Onlar yıkanacaklarını sanırken, o duşlardan gaz basıldı. Ne olduğunu anlayamadan öldüler. Ama Gazze öyle mi? Oradaki çocuklar kafalarına ne zaman bomba düşecek diye bekliyor ve adeta her dakika ölüyorlar.
Amacım kötülükleri yarıştırmak değil tabii ki. Katliamın iyisi kötüsü olur mu? Ama Gazze'de ameliyatların sirke ile yapılmak zorunda kalındığını ve bombalanan hastanede 7 cansız bebeğin yan yana dizildiğini tarihe not düşmek istiyorum.
Ne demiş?
"Ya ölüm ya çözüm arasında sıkıştık. Biz burada her an ölümü kokluyoruz." (Gazzeli gazeteci Muhammed Heji, A Haber'e son durumu bildirirken)
Gaf kürsüsü
8 yaşındaki kız çocuğu ile 9 yaşıdaki kuzeni nişanlandığına göre başka kıyamet alameti aramaya gerek kalmamıştır.
Zap'tiye
ABD, Gazze'ye yardımları koordine etmesi için David Copperfield adlı diplomatını görevlendirmiş. Ünlü göz boyamacı sihirbazla aynı ismi taşıması, ilahi bir işaret olabilir mi acaba?