Bu yazıyı özellikle bir ay sonra yayınlıyorum ki, onca 15 Temmuz yazısı içinde kaynamasın ve atlattığımız badire sadece Temmuz ayında hatırlanmasın diye...
Çok şükür ki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliği, halkımızın feraseti ve kahramanlığı sayesinde 16 Temmuz 2016 sabahına yine özgür ve demokratik bir ülkenin vatandaşları olarak uyandık.
Peki ya, darbeciler paniğe kapılıp da saat 21.00 yerine planlandığı gibi herkesin derin uykuda olduğu 04.00'de harekete geçseydi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesinin kaldığı tesis bir saat önce tespit edilseydi?
Başbakan Binali Yıldırım medyaya açıklama yapacak o fırsatı bulamasaydı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan o gece A Haber ve CNN Türk'ün canlı yayınına bağlanamasaydı?
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar darbecilere boyun eğip, hain girişimi emir komuta zincirine bağlasaydı?
Kahraman Ömer Halisdemir'in silahı tutukluk yapsaydı?
Vatandaş daha önceki darbelerde olduğu gibi korkup evine kapansaydı?..
Acaba nasıl bir 16 Temmuz sabahına uyanırdık?
Otel odasındaki minicik torunlar nasıl kurşunlara gelirdi?
Darağaçları hangi günahsızlar için kurulurdu?
Güneydoğu'daki sınırlar kimlere açılır, İzmir ve İstanbul hangi emperyalist güçlerin eline geçerdi?
O sabah üzerinde padişah kaftanıyla ABD'den gelen özel uçaktan inecek şaklaban, "Halife ve Yeni Sultan" sıfatıyla ülkenin anahtarlarını hangi soysuzlara verirdi?
Bu "Öteki 16 Temmuz" mutlaka anlatılmalı. Diziyle mi, filmle mi, belgeselle mi olur bilmem. Ama hangi uçurumun kenarından döndüğümüz, önce içimizdeki gafil ve aymazlara sonra da gelecek nesillere tüm gerçekliğiyle izah edilmeli.
Siz de Barbie'den bıkmadınız mı?
Sizi bilmem ama bana fena halde gına geldi... Hadi çocuklar neyse de koca koca insanlara ne oluyor bir anlayabilsem?..
Barbie dediğiniz, Amerika'nın "taşralı" tiplerinden bir aptal sarışın. Leylek bacaklı bir Avatar bozması. Hayatında pembeden başka renk bilmeyen, iyi görünmekten başka derdi, tasası olmayan, hiçbir meslekte dikiş tutturamamış (Bir gün doktor, bir gün pastacı, öteki gün binici), dünyadan bir haber salağın teki.
Bizim ünlüler ise en az onun kadar aptal bir yarışın içinde: "Türkiye'nin ilk Barbie'si benim", "Benden daha Barbie'si yok", "Barbie'nin tasarımcıları benden esinlendi" filan...
"Milletin elinde oyuncak olmaya" amma da meraklı insanımız varmış...
Biz önerdik, gerçek oldu
Geçen ay bu köşede Atatürk Oto Sanayi'de çalışan bir ustabaşının önerisini paylaşmıştım. Otomobil piyasasındaki fahiş fiyat ve stokçuluk olaylarına karşı otomobillerin gümrükten girişinden itibaren takip edilmesini önerip, "Kurbanlıklar bile küpeyle takip ediliyor" demişti.
Sonunda bizim ustanın hayali gerçek oldu. Bakanlık, sıfır otomobillerin Türkiye'ye girişlerinden itibaren elektronik takip sistemiyle izleneceğini duyurdu.
Nasreddin Hoca'nın dediği gibi, bize önce "damdan düşen" uzmanlar lazım.
Ne demiş?
Show Ana Haber'deki sokak röportajından: Muhabir: Önümüzdeki hafta daha boğucu sıcaklar geliyormuş. Vatandaş: Daha iyi. Benim işime gelir. Ben klimacıyım.
Gaf kürsüsü
Milyoner yarışmacısı Çisem kızımız, "Atatürk hangi yıl cumhurbaşkanı seçilmiştir?" sorusuna "1923" yerine "1930" cevabını vermesin mi?
Zap'tiye
Uyanık yabancı turistler geçen yıldan sakladıkları bilekliklerle tatil köylerine giriş yapıp tatili bedavaya getiriyorlar. Yakında tesislerin eski bilezikleri karaborsada satılmaya başlanırsa kimse şaşırmasın.