Bizde ne yazık ki "ünlü magazini" denilince akla hemen aşk hayatları gelir. "Ne zaman evlenecekler?" haberleriyle başlayan öyküleri genellikle "Ne zaman ayrılacaklar?" dedikodularıyla sonlanır. Ceyda Düvenci de bu çağdışı anlayışın kurbanlarındandır. Mutlu evliliği ile ilgili neredeyse her hafta bir olumsuz habere muhatap olur.
Gelin görün ki, onların içinde yer aldığı güzel işlerden, hayır örneklerinden bihaber yaşarız. Eğer Ceyda'nın sosyal medya hesabını takip etmesem ben de bu güzellikten mahrum olacaktım. Gördüm ve hemen sizinle paylaşmaya karar verdim. Şöyle yazıyordu Ceyda:
"Sevgili Alice Chun... Amerika'dan benimle bağlantıya geçti 1 ay önce... Renk terapisi özelliği olan güneş enerjili rengarenk fenerleriyle deprem bölgesine gelip, felaketi yaşayan evlatların hayatına renk katmak niyetini anlattı. Telefonda çok sevdik birbirimizi. Hemen sevgili @ kidolog ekibimizle birlikte organize olduk. Alice, Adana'ya geldi ve 10 gün boyunca Hatay'da ekibimizle birlikte yanında getirdiği 1000 tane feneri evlatlarımıza hediye etti. Dönüşüne yakın buluştuk. Bundan önce Ukrayna'daymış. Savaştan etkilenen, eksilen, yalnız kalan çocukları anlattı önce. Sonra da aynı üzüntüyle ekledi: 'Hatay'ın hiç farkı yoktu oralardan...' Fenerlerin, çocukların yüzünü güldürmesinden çok mutluydu. 'Sadece güneşe ihtiyacı var bu fenerlerin gecenizi aydınlatmak için. Sizler de güneşin parçasısınız. İçinizdeki ışıkla her yeri, her şeyi aydınlatırsınız' demiş evlatlara... Çoğu mutluluktan ağlamış. Ardında; geceleri renklensin diye fenerlerini gökyüzüne, güneşe doğru tutan, gülümseyen evlatlar bırakmış... Mutluydu anlatırken, bir o kadar da buruk... 'Dönüyorum ama yeni yatırımcılar bulup, fenerlerimi yüklenip, tekrar gelmek için' dedi. İyilikler birleştirici... Artık kocaman yürekli girişimci bir arkadaşım var... Kalbi bizim için de çarpan... Thank you for everything dear Alice... (Her şey için çok teşekkürler sevgili Alice)."
Huylu huyundan vazgeçmezmiş. Ceyda ile tanıştığım yıllarda onunla ilgili ilk yazım, görme engelliler için sesli kitap kaydı yapması olmuştu. Ona ilham veren de görme engelli annesi Zümrüt hanım olmuştu. Sizi bilmem ama Ceyda'nın son paylaşımı bana 1000 ayrılık dedikodusundan daha "haber" geldi...
Sosyal medya "taş" kesildi!
Demokrasinin egemen olduğu bu ülkede hiçbir siyasetçinin taşlanmasını tasvip edemem. Herkes kendi görüşünü savunur, nihayetinde millet kararını sandık başında verir, o kadar...
Ancak İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun Erzurum'da yaşadıklarının üzerinde ağır bir provokasyon kokusu var. Televizyon görüntülerinde taşların CHP'li grubun içindekiler tarafından atıldığı açık seçik görülüyor. Belli ki bu bir "siyasi tepki" değil, iğrenç bir oyun... Yine belli ki birileri Cumhur İttifakı'nın Atatürk Havalimanı'ndaki tarihi mitingini gölgeleyip, gündem yaratmaya çalışmış. Ayrıca belirlenen miting alanları dışında her caddede durup konuşma yaparsanız, provokasyonlara da zemin hazırlamış olursunuz.
Benim dikkat çekeceğim nokta ise ipi yurtdışındaki "baronların" elinde olan sosyal medyanın barış ve huzuru bozmak için "fazla mesai" yapması. Düşünün, BBC'nin bile "Son yılların en büyük siyasi şovu" diye nitelediği mitingin sosyal medyada neredeyse esamesi bile okunmuyor. Bu mümkün mü? Öte yandan Erzurum'daki provokasyon TT oluyor. Açıkça belli ki içimizdeki şer odakları ile Elon Musk el ele, kol kola girmiş ülkemizin bekasına kastediyor.
Bekleyelim ve görelim. Elin Mask'ı ile daha ne kadar görünmez olacaklar...
Şeref kürsüsü
Hatay'da enkazdan kurtulan Veteriner Kübra Ünsal, bölgede sahra veteriner kliniği açarak travma yaşayan patili depremzedeleri tedavi etmeye başladı.
Zap'tiye
Garip milletiz vesselam! KAAN ile SOĞAN'ın yarıştığı ilk seçim de bize nasip oldu!..
Ne demiş?
Kadının biri sosyal medya hesabına "Kocam benim vatanımdır" diye yazmış. Altına bir başka kadın yorum yapmış: "Bu vatan hepimizin..."