Bu köşede yaptığım önerilerin, tavsiyelerin ve hatta icatların kısa süre sonra kaynak belirtilmeden "çalınmasına" artık alıştım. Para düşkünü biri olup da hepsi için birer telif ya da patent davası açsam, çoktan köşeyi dönmüştüm. Eminim, birazdan detaylarını yazacağım buluş da birilerini kısa zamanda zengin edecektir.
Efendim, malumunuz, sağlam yatak ve bazalar son depremlerde pek çok can kurtardı. Uzmanlar, bazalı yatak kullanılması gerektiğini, bazaların içinin dolu olmasını, sarsıntı hissedilir hissedilmez sırtınız bazaya gelecek şekilde cenin pozisyonu almanız gerektiğini söylüyorlar. Yatak üreticilerine önerim şu:
Yatakların iskeletini sağlam çelik profil ve plakalardan üretin. Baza bölümünü ise kolay erişilebilir şekilde yine sağlam çelikten acil yardım dolabına dönüştürün. İçinde en az üç gün enerji sağlayacak bir akü, aydınlatma, telefon şarj üniteleri, siren ve ilaçlarla yiyecekleri uzun süre bozulmadan saklayabilecek bir mini soğutucu bulunsun. Ne dersiniz? Bu "deprem yatağı" satmaz mı?
Muhtemelen, sevgili Hülya Avşar'ı kısa süre sonra deprem yatağının yanına uzanmış şekilde "Rabbim var beniiim" diye şarkı söylerken izleriz...
Spikerin zor anları
TV 8,5 kanalında Porto ile İnter arasındaki Şampiyonlar Ligi maçını izlerken futbol sahalarında ender rastlanan bir pozisyona denk geldim. İkili mücadele sırasında İnterli Dumfries, Portolu Galeno'nun şortuna asılıp bileklerine kadar indirdi. Sahanın ortasında iç çamaşırı ile kakan Galeno hemen toparlanırken, maçı anlatan spiker Müjdat Mustafa Muratığlu ile yorumcu Ömer Üründül'ün toparlanması ise o kadar kolay olmadı.
İkili, kahkahalarına hakim olamazken, pozisyonun vahametini ağır gösterimde fark edebilen Ömer Üründül, "Ben de Galeno niye ısrarla sarı kart istiyor diyorum" şeklinde şaşkınlığını ifade etti. Bir süre ne diyeceğini bilemeyen spiker Müjdat Mustafa Muratoğlu ise "En iyisi yorumsuz geçelim" diyerek durumu kurtarmaya çalıştı. Ben de bu pozisyondan, futbolcuların maça çıkarken şortlarının altına mutlaka sağlam birer iç çamaşırı giymelerinin ne kadar önemli olduğu dersini çıkarttım.
Bu kalp seni unutur mu?
Adı Ali Fuat Atik... Deprem felaketinden önce Denizli valisiydi. Olağanüstü hal üzerine Hatay'a "Koordinatör Vali" olarak atandı. Hemen bölgeye intikal etti ve tüm gücüyle çalışmaya başladı. Ama ailesinin bile bilmediği bir sırrı vardı. Kanser hastasıydı ve kemoterapi görüyordu.
Durumun öğrenilmesinden sonra isterse görevi devredebileceği teklif edildi. Ama o "Milletimin canı söz konusuyken benimkinin ne önemi var?" diyerek görevine devam etti.
Bu deprem, acılarla birlikte bize kardelen çiçeği gibi buzu delip, güne ulaşan özel karakterleri de tanıttı. "Devletin ve Milletin Valisi" tanımının içini hakkıyla dolduran fedakar valimiz Ali Fuat Atik'i de gönlümüzün bir köşesine yazdık.
Gaf kürsüsü
Hatay'da şov yapmaya çalışan belediyelerin flamalarının mezarlıktan kaldırılmasını "Türk bayrakları kaldırılıyor" diye duyuran Kemal Kılıçdaroğlu bir kez daha yalandan medet umdu. Ayrıca "Hani diyor ya, şair galiba, Necip Fazıl Kısakürek" diyerek 'kültürel birikimini' de ortaya koydu.
Zap'tiye
Artık Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı yok. Vatanını sevenler ile "Erdoğan gitsin de yerine isterse Miçotakis gelsin"ciler var.
Ne demiş?
"Helva, pişmeyen eve tatlı gelir..." (Depremde tüm ailesini kaybettikten 9 gün sonra cep telefonuna enkaz altındaki kızının son sözleri düşen acılı baba Mümtaz Gökçe'nin sözü)