Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Siz hiç ölen kızınızdan mesaj aldınız mı?

Daha dün yazmıştım, "Kim bilir enkazlardan daha ne hazin öyküler çıkacak. Peki ya yüreğimiz bunları dinlemeyi kaldıracak mı?" diye... Baba, iş için Hatay dışındaydı o akşam. Felaket haberini alır almaz dönüp koştu evine... Yuvasının yerinde koca bir enkaz vardı. İki küçük kızı ve eşi enkaz altındaydı. Yardım çığlıklarını duyuyor ama elinden hiçbir şey gelmiyordu. Çaresizliğin gerçek anlamı kazındı yüreğine hançerle...



Sonra cenazeleri çıktı enkazdan ailesinin. "Yanakları yumuşacıktı. Bir arada uyuyor gibiydiler... Mis gibi kokuyorlardı. Ten kokularını çektim içime uzun uzun..." diye anlattı muhabire o anları... Peki bitmiş miydi feleğin hançer darbeleri? Nerdee?.. Ailesini toprağa verdiği günün akşam, kesik olan telefon şebekeleri yeniden çalışmaya başlamıştı. O anda acılı baba Mümtaz Gökçe'nin telefonuna bir sesli mesaj düştü... Kızının ölmeden birkaç dakika önce enkaz altındayken ona attığı sesli mesajdı. "Baba, Hatay'da deprem oldu" diyordu nefes nefese. Sesinde korku ile ümitsizlik harman olmuştu. "Galiba ben burada öleceğim... Baba... Babaaa... Seni seviyorum babaaa..." İçim katıldı izlerken. Empati yapmaya bile yetmedi yüreğim. Hayatımda ilk kez katıla katıla, bağıra çağıra ağlamak istedim...

GSM şirketlerine düşen görev
Az önce acılı baba Mümtaz Gökçe'yi Neler Oluyor Hayatta programında yeniden dinledim. Onca acısına rağmen öyle vakur, öyle metanetli ve öyle nazikti ki. Kızının enkaz altından gönderdiği yardım mesajını 7 gün sonra kendisine ulaştırabilen GSM şirketlerine sadece "sitem" etti. Ben onun yerinde olsam bu kadar nazik olabilir miydim bilemiyorum. "Keşke o mesajı bana ve benim gibilere zamanında ulaştırabilseydiniz" diyebildi ancak.
Hatırlıyorum; anlı şanlı şirketler, drone filosu kurduklarını, afet halinde kesintisiz iletişim için hazır olduklarını söyleyen reklam filmleri göstermişlerdi bize. Hepsi yalan oldu.
İnsanımıza istihdam sağlayan, ekonomimize ivme kazandıran, pek çok yayın kuruluşunu reklamlarıyla ayakta tutan da onlar, biliyorum. Ama kusura bakmasınlar, boğazıma düğümlenen bu yumruyu çıkarmadan da rahat nefes alamayacağım: Bu insanlara borçlu kaldınız. Bölgeye yardımda artık bayrağın sizde olması lazım.

Paris'te çöpe takılanlar
Bizim emeklilikte yaşa takılanlar şimdi ilk maaşlarını Nisan ayında alabilmek için SGK önlerinde kuyrukta... Fransa'da emekli olmak için hayal kuranlar da sokakta. Ama onlar polisle çatışmak, devlet dairelerini ateşe vermek için dışarıdalar. Emeklilik yaşını yükselten hükümete ateş püskürüyor, öfke kusuyorlar. Eyleme destek veren temizlik işçilerinin grevi yüzünden Paris sokakları her gün biraz daha çöple doluyor.



Türkiye'deki hükümet ise dünyadaki büyük ekonomik buhranım üstüne gelen asrın felaketi sonrasında bile EYT'lilere verdiği sözden bir adım geri atmadı. Belli ki aynı afet Fransa'nın başına gelse, hükümetin ilk yapacağı iş, emekli maaşlarını ödememek olacaktı.
Allah devletime zeval vermesin. Olan bitene "Fransız kalanlara" ise akıl fikir ihsan eylesin...

Şeref kürsüsü
2020 Tokyo Olimpiyatları'nda uzun atlamada altın madalya elde eden Yunan atlet Miltiadis Tentoglou, depremzedeler için AFAD'a 20 bin Euro bağışta bulunarak Ege'nin iki yakasını bir araya getirenlerden oldu.

Zap'tiye
Seçimlerden sonra Meral Akşener, partisinin ismini BDP olarak değiştirir mi acaba? Ben Demiştim Partisi...

Ne demiş?
Göğsüne asker ağabeylerinden aldığı bayrak rozetini takan minik depremzede, Atv muhabiri Altay Altuğ'a şöyle dedi: "Bir isteğiniz varsa artık bana söyleyin. Çünkü ben Türk askeri oldum..."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA