Depremden pek çok hikaye çıktı, çıkmaya da devam ediyor. Kimi şehir efsanesi olarak dilden dile dolaşıyor, kimi de onlarca tanığın önünde gerçekleşmesine rağmen insan inanmakta zorluk çekiyor.
Bunlardan birine de sosyal medyada rastladım. Olayın pek çok tanığı olmasa buraya taşımayacaktım. Ama duyun, öğrenin istedim.
Genç adam, gönüllü olarak kurtarma çalışmalarına katılmıştı. Kahramanmaraş Belediyesi'nin karşısında bulunan bina enkazında çalışıyordu. Birden yanlarında feryat figan bir anne belirdi. Kazı yapan kepçeleri durdurmaya çalışıyordu. Dedi ki, "Şu duvarın arkasında iki evladım var. Başka yeri kırmayın, oraya ulaşın." Kadın adeta çocuklarının kesin koordinatını vermişti. Oysa o bölüm daha önce kurtarma ekipleri tarafından dinlenmiş, ısı algılayan kameralarla kontrol edilmiş, herhangi bir hayat belirtisine rastlanmamıştı. Ama anne ısrarlıydı. "Çocuklarım orada... Ne olur onları kurtarın" diye haykırıyordu. Ekipler o bölgeye yoğunlaştı. Kadının tarif ettiği o duvarın arkasından iki çocuğu canlı çıkartan ekipler hemen müjdeyi vermek için anneyi aramaya başladılar. Ama kadın ortalarda yoktu. Enkaz altından çıkan çocuklardan 13 yaşında olanına durumu anlattılar. "Annene nasıl ulaşabiliriz?" diye sordular. Çocuğun verdiği cevap üzerine kurtarma çalışmasına katılan herkes diz çöküp, dua etmeye başladı...
"Benim annem 4 yıl önce vefat etti ağabey..."
Kurtarıcılar unutulmasın
Kahramanmaraş'taki iki deprem, tarihte enkazdan en fazla insanın canlı kurtarıldığı depremler olarak da kayıtlara geçti. Bu teselliyi bize sağlayan ise kurtarma ekiplerinin olağanüstü çabası ve kahramanlıkları oldu.
AFAD, UMKE, AKUT, JAK isimlerini aklımıza altın harflerle kazıdık. Asker, polis, itfaiye ve sağlık ekiplerine milletçe duacı olduk. Madencilerimizi gönüllerimizdeki tahtlara oturttuk.
Depremin yaralarını sardıktan sonra yapacağımız ilk işler arasında, hepsine birer kahramanlık madalyası vermek olmalı. O da yetmez. Depremin etkilediği 11 ilin en büyük meydanlarında onlar için birer anıt dikmeli, isimlerini oradaki plaketlere yazmalıyız.
Dünyanın dört bir yanından ülkemize yardıma koşan yabancı kurtarma ekiplerini de güzel günler geldiğinde Ege'nin Akdeniz'in en lüks otellerinde ağırlamak da farz olsun.
Bir de... Depremde arama yaparken enkaz altında kalarak ölen Meksika ekibinin dedektör köpeği Proteo'nun ismi, onun adına inşa edilecek en büyük ve en modern hayvan barınağına verilsin...
"Keşke" dediklerim...
Her türlü ihanete, trollemeye, moral bozucu ve direnç kırıcı çabaya rağmen devlet ile milletin el ele verip yaraları sarması hepimizin kavrulan yüreğine yelpaze oluyor. Türk Milleti bu kez de dayanışma ve yardımlaşmanın destanını yazıyor.
Ama bu müthiş çabaların içinde "Keşke" dediklerim de oluyor. Örneğin; keşke tüm bankalar yardım için Tek Yürek kampanyasına katılırken, CHP'nin hisse sahibi olduğu İş Bankası da en önde ve en büyük meblağ ile bu yardım selinin kaynağında olsaydı. Keşke Basel maçında "tek millet olmanın tek bayrak altında toplanmanın" en güzel örneğini veren, adını dünyanın manşetlerine yazdıran kadirşinas Trabzonspor seyircisi, Kahramanmaraş'ın plakası olan 46'ncı dakikada depremin çocuklarına ulaştırılmak üzere sahaya pelüş oyuncaklar yağdırsaydı. Keşke Tek Yürek ortak yayınında yüksek tarifeli platin reklam kuşakları açılsa, tüm geliri depremzedelere aktarılsaydı.
Şeref kürsüsü
Enkaza dönen evinin önündeki direğe dolanan Türk bayrağını öpüp, koklayarak "Allah devletimize zeval vermesin, bayrağımız inmesin, ezanımız susmasın" diyen köylü amcama da selam olsun...
Zap'tiye
ABD uçakları 4 UFO'yu düşürmüş. Dünyayı karıştırmakla yetinmediler, şimdi de dünyalar savaşı çıkarmanın peşindeler!
Ne demiş?
Her şeyden habersiz minik, enkazdan çıkartılırken kurtarıcı amcalarına sordu: "Evde miyiz?" Kurtarma görevlisi: "Evet, evdeyiz." Çocuk: "Peki siz bizim eve nasıl girdiniz?"