Yıllardır Türkiye'den kaçan PKK'lı teröristleri besleyip, semirten, onların protesto ve gösteri adı altında yaptıkları çirkin eylemlere çanak tutan, hatta kendi ülkesinde yetiştirdiği teröristleri Türkiye ile savaşmak için Irak ve Suriye'ye gönderen İsveç'in gerçek yüzü bir kez daha ortaya çıktı.
Malum, İsveç ve Finlandiya, Rusya korkusuyla NATO'ya girmek istiyor. Önlerindeki tek engel ise Türkiye. Çünkü haklı olarak, bu ülkelerin NATO'ya kabul edilmeleri için teröristlere verdikleri desteği kesmelerini şart koşuyoruz. Ama İsveç, teröristlerin hâmisi olmaya devam ediyor.
Durum böyleyken, İsveç'in bu ikiyüzlülüğü akademik düzeyde bir kez daha belgelendi. Fatma Zehra adlı kızımız Erasmus programıyla İsveç'teki Stockholm Üniversitesi'nde staj yapmaya hak kazanmıştı. Bu konuda başvurusunu da yaptı. Ancak üniversitenin profesörlerinden Per Carlbring, Fatma'ya sosyal medya üzerinden verdiği cevbında şöyle dedi: "Sevgili Fatma, seni üniversitemize kabul etmeyi çok isterdim. Ama ne yazık ki bu mümkün değil. Çünkü Türkiye, İsveç'in NATO'ya girmesini istemiyor."
Olay sonrası gelen tepkiler üzerine Profesör Carlbring sosyal medya hesaplarını kapatıp, derin bir sessizliğe gömüldü.
İsveç'in NATO üyeliğini sürebildiğimiz kadar yokuşa sürelim. Çünkü sonuna kadar hak ediyorlar...
Viraneler şahane olurken...
Gözüne siyasi katarakt inenler, hükümeti "hep betona yatırım yapmakla" eleştiriyorlar ya, hani sanki kendileri bu memlekete bir dikili ağaç kazandırabilmişler gibi, aslında nasıl "el yordamıyla" muhalefet yaptıklarını ortaya seriyorlar. Son 20 yılda bu ülkenin kültürüne, sanatına, sporuna bu kadar eser kazandırmış bir başka icra mercii var mı bilmiyorum. İşte AKM, işte Emek Sineması, işte Külliye'nin dünya şahanesi kütüphanesi, işte her biri ayrı değer olan millet bançeleri, stadyumlar, spor salonları, yüzme havuzları... Onları sadece "beton" olarak görmek için insanın ruhunun betonlaşmış olması lazım.
Hükümetin son icraatı, yıllardır kaderine terk edilmiş viranelerden biri olan Rami Kışlası'nı vatandaşların ücretsiz kullanımına açık dev bir "millet kütüphanesine" dönüştürmek oldu. Kuran'ı Kerim'in "Oku" kelimesiyle başladığı bir dinin mensubu olduğunu bir an olsun aklından çıkarmayan, milletini "bilginin" ışığıyla aydınlatmak için gecesini gündüzüne katanlara selam olsun...
Survivor'da yüreğim ağzımda
Tıpkı yazın geldiğini denize düşen karpuz kabuğundan ve Serdar Ortaç'ın albüm çıkartmasından anladığımız gibi, kışın geldiği de Survivor'ın yayına girmesiyle belli oldu.
Garp cephesinde yeni bir şey yok. Yarışma sonunda ünlülerden daha ünlü olacak Gönüllüler ile Survivor ile eski ünlerine kavuşmaya çalışan Ünlüler yine kapışıyor, biz de karşılarında çekirdek çıtlatıyoruz.
Bu kez Survivor'da bir engellinin de bulunması yarışmaya farklı bir anlam kattı. Rakip takım da dahil olmak üzere herkes protez bacağıyla yarışan Barış'ın yanında. Allah yardımcısı olsun.
Mide küçültme ameliyatıyla zayıflayan oyuncu Ümit Erdim için ise yüreğim ağzımda. Görüştüğüm hekim arkadaşlar, yarışma şartlarının bu kadar ciddi bir operasyon geçiren biri için felakete yol açmasının mümkün olduğunu söylüyorlar. Allah korusun.
Ne demiş?
"Akıllı cihazlar gibiyiz, geçmişten getirdiğimiz ve kullanmadığımız halde açık kalan dosyalarımız var; kinlerimiz, acılarımız, yaralarımız, vicdan azaplarımız, vefa borçlarımız, vefa alacaklarımız, kibirlerimiz, kıskançlıklarımız vb... Keşke bunları kapama tuşumuz olsaydı." (Birol Güven'in sosyal medya paylaşımı)
Gaf kürsüsü
Şarkılar Bizi Söyler'de Alpay'a saygı albümü konuşulurken Sibel Can "Bu projede neden biz yokuz?" diye sitem etti. Hakan Altun'un "Bütün güzel insanlar bu projede toplanmış değil mi?" sorusuna Alpay "Evet" deyince, Hakan'ın yüzü düştü: "E, biz güzel insan değil miyiz?"
Zap'tiye
Osmaniye Kastabala'daki kuş cennetinde çıkan yangında bölgeye özgü çok sayıda hayvan öldü. Cennetleri cehenneme çevirmekte üzerimize yok!