Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum sosyal medyasından paylaşmasa bu güzellikten haberimiz olmayacaktı.
İbrahim Amca köydeki mütevazı evinde felçli eşiyle birlikte yaşıyordu. Bir sabah yangınla uyandılar. Eşini dışarı taşımaya çalıştı ama başaramadı. Eşi ona "Git, kendini kurtar" dedi, İbrahim Amca gitmedi. Eşinin üzerine kapanıp, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.



Bölgeye inceleme yapmaya gelen Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum yangında büyük zarar gören ve yıkılmak üzere olan evin içindeki yaşlı çifti görünce hemen harekete geçti. İbrahim Amca'ya "Burada kalamazsınız. Sizi hemen bir konteynere çıkartacağız, 15 günde de yeni evini yapacağız" diyerek onu çıkmaya ikna etti. Bakan, sözünü zamanında yerini getirdi ve yeni bir anne babaya kavuştu. O gün bugündür birbirleri ile görüşüyorlar, hal hatır soruyorlar, karşılıklı ziyaretlerde bulunuyorlar.



İbrahim Amca'nın "Niye kendini kurtarmak için kaçmadın?" diye soranlara verdiği cevap ise sadakat adına çerçeveletilip, duvara asılacak cinstendi: "Bırakamazsın. Onun öldüğü yerde sen de öleceksin..."
Çok şükür ki, her derdimize Hızır gibi yetişen, halkın arasından geldiği için derdin ne olduğunu bilen, hizmet aşkıyla vatandaşın yüreğine dokunmaktan geri durmayan bakanlarımız var. Helal olsun Murat Kurum ve onun gibilere...

Aylin A.'lar biter mi?
Yıl olmuş 2023... Cumhuriyet'in 100. yılını karşılıyoruz. Ama gelin görün ki, cumhuriyetin ayrılmaz parçası "özgürlükleri" hâlâ sindirebilmiş değiliz. Hâlâ İstanbul'un orta yerinde muhabir Meryem Nas, röportaj için gittiği markette bir kadın tarafından tacize uğruyor. Kendisine "Başörtünü çıkar da beynin biraz hava alsın. Oksijensiz kalmışsın" gibi son derece çirkin, aşağılayıcı ve ayrımcı sözler sarf edilebiliyor.
Tutuklanıp adliyeye sevk edilen Aylin A. gibiler çok. İnsanlar sadece dış görünüşe bakıp, onlar hakkında peşin hükümlere, ön yargılara varabiliyorlar. Sadece bununla da kalmayıp, içlerindeki nefreti eyleme dökebiliyorlar. Tıpkı otobüsteki şortlu kıza fahişe muamelesi yapan sözde ahlak bekçileri gibi...
Şimdi herkes anladı mı, başörtüsünün neden anayasal güvence altına alınması gerektiğini?..

Muhalefet ile ihanet arasındaki sınır
Büyük bir ibretle izliyorum. Neyi mi? Muhalefet yapıyormuş gibi görünüp, ülkesine ihaneti alışkanlık haline getirenleri...
Ülkenin aynı zamanda Başkomutanı olan Cumhurbaşkanı yeni Fırtına obüsleri ve Altay tanklarının Türk Silahlı Kuvvetleri'ne devir teslim töreninde sevincini, gururunu anlatıp, emeği geçenlere şükranlarını ifade eden bir konuşma yapıyor. Salonda bulunan askerler de Başkomutan'ı alkışlıyor, millet adına onun sevincisine, coşkusuna ortak oluyor.



Aman efendim; asker, Cumhurbaşkanı'nı nasıl alkışlarmış. Bir gün bile PKK'yı kınamayıp, onun siyasi uzantılarıyla kol kola gezdikleri için ülkedeki terörü lanetlemeye dilleri varmayanlar, sıra kahraman ordumuza gelince mangalda kül bırakmıyorlar. 15 Temmuz'da havaalanından çıkarken kendisine yol veren FETÖ'nün hain tanklarına selam durduklarını ise çoktan unutmuş görünüyorlar.
Türkiye silah sanayiinde çağ atlamış. Dünya bize bakıp parmak ısırır hale gelmiş. Muhalefetten biri çıkıp diyor ki, "Bunun kaynağını nereden buldunuz?" Yani açıkça bu kahraman girişimcilere "Hırsız" demeye getiriyor. Şirketin CEO'su çıkıp, "Bizim yatırımlarımızın yüzde 97'si ihraç ettiğimiz ürünlerin parasıdır" diyerek, bunu belgeliyor. Ama o çamuru atanlardan ses seda çıkmıyor.
Muhalefet ile ihanet arasındaki tek ilişki, birkaç harfin benzerliğinden ibarettir. Hatırlatmak istedim.

Gaf kürsüsü
Survivor'dan bir kesit: Eleman: "Abi 1 dakikamız kaldı, filme gireceğiz." Acun: "Kanal benim kardeşim, ne 1 dakikası?"

Zap'tiye
Sağlık hizmetlerinin çöktüğü, tüm tıbbi personelin greve gitmeye hazırlandığı İngiltere için dünya "Hasta adam" benzetmesinde bulunuyor. Alma garibin ahını çıkar aheste aheste!..

Ne demiş?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli her fırsatta Türk Silahlı Kuvvetler'ni karalamaya çalışanlara Kızılcahamam'dan tokat gibi bir cevap verdi: "Askere düşmanlık etmek, düşmana askerlik etmektir."