Ünlü haber ajansı Reuters, geçen hafta sözde bir "iş ilanı" yayınladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı direkt olarak hedef alan, tek amacı onu iktidardan uzaklaştırmak olduğu ayan beyan ortada olan ilanda onun aleyhinde "derinlemesine kurumsal hikayeler sunabilecek" editörler arandığı ifade ediliyordu. Yani Erdoğan ve yönetimini "jurnalleyecek" ajanlar aranıyordu açık seçik...
42 yıllık gazeteci olarak bir gün bunu da görebileceğimi düşünmemiştim doğrusu. Bir İngiliz haber ajansı çıkacak, Türkiye Cumhuriyeti'nin seçilmiş başkanına karşı utanmadan, sıkılmadan "medya darbesi" gerçekleştirmeye kalkacak ha?..
Bunun küçük örneklerini daha önce de yaşamıştık. Washington Post'undan Alman Deutsche Welle'sine kadar haçlı zihniyetini sürdüren pek çok yabancı basın kuruluşu, "üstü kapalı olarak" Türkiye'nin mevcut iktidarını yıpratmaya yönelik pek çok girişimde bulunmuştu. Ama ilk kez içlerinden biri çıkıp, büyük bir pervasızlıkla açık açık savaş ilan ediyordu.
Dikkat edin, ilanda hükümet ya da mevcut rejim vs. değil, direkt Erdoğan'a yönelik bir komplodan söz ediliyor. Yani bu iş, uluslararası politikadan filan çıkıp tamamen "kişilleşterilmiş" durumda.
Önce ambargolar uyguladılar. Yetmedi, başımıza türlü örgütü bela ettiler. Onda da başarısız olunca, 17-25 Aralık'ta bürokratik darbeye kalkıştılar. Beceremeyince 15 Temmuz'da silahlı darbeye giriştiler. Millet onu da savuşturunca Türkiye'yi ekonomik darboğaza sürüklemeye yönelik oyunlara giriştiler. (Şu andaki suni fiyat artışları tek kelime ile "gıda darbesi"dir) Şimdi de topyekun bir kirli medya savaşına giriştiler.
Bilmiyorlar ki, farkında olmadan Erdoğan'ı daha güçlü hale getiriyorlar. Onun etrafındaki vatanperver safları sıklaştırıyorlar. Sadece Reuters'in bu çirkin hamlesi bile tek başına Erdoğan'ın halk tarafından desteklenmesini makul ve mantıklı kılıyor.
Duam hemen kabul oldu!
Geçen perşembe günü bu sütunlarda "Almanya ve ABD'nin darbe ikiyüzlülüğü" başlığıyla batının demokrasi konusunda nasıl çifte standart sahibi olduğunu anlatmıştım. Bir yandan FETÖ ve PKK'ya kucak açıp onları semirtiyor, diğer yandan kendi ülkelerinde, adına darbe bile denmeyecek münferit olaylarda dünyayı ayağa kaldırıyorlardı.
Yazının sonunu ise "Allah, hainlere kucak açanların koyunlarında besledikleri yılanın zehriyle telef oldukları günü de bizlere göstersin inşallah" diye bağlamıştım. Aradan iki gün geçmeden Paris karıştı. PKK'lılar kentin sokaklarını savaş alanına çevirip, polisle çatıştı.
Olan biteni görünce, Macron'a bir Türk Atasözü ve Deyimler Sözlüğü hediye etmek geldi içimden. Bakın orada ne güzel sözlerimiz var: "Besle kargayı oysun gözünü...","Koynumuzda yılan beslemişiz...","Kılıçla yatan, kılıçla ölür...","Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste...","Bugün bana ise yarın sana...","Rüzgar eken, fırtına biçer...","Düşmez kalkmaz bir Allah...","Etme bulma dünyası...","Gülme komşuna gelir başına..."
Huysuz Virjin'i kim oynar?
Müslüm Gürses ve Bergen filmleri, öngörülenin üzerinde seyirci sayısına ulaşınca, yapımcılar biyografi filmlerine dört elle sarıldı. Neşet Ertaş filmi hukuki sürece takılırken, şimdi gözler Cem Karaca, Barış Manço ve Huysuz Virjin'in hayat hikayelerinin anlatılacağı film projelerine çevrildi. Aslında bu durum, sinemamızdaki özgün senaryo sıkıntısının açık bir göstergesi olarak da yorumlanabilir. Yani yaratıcılıktan uzaklaşıp, "hazıra konma" hevesi...
Cem Karaca'nın hayat hikayesi için Haluk Levent'e teklif götürülmüş. Barış Manço için ise içimden ister istemez "Ah keşke Barış Akarsu yaşasaydı" cümlesi geçiyor. En çok merak ettiğim ise Huysuz Virjin'i kimin canlandıracağı... Peki sizin aklınızdan bu rol için hangi isimler geçiyor?
Gaf'let kürsüsü
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, "Türkiye'yi Rusya ile tek başına müzakere ederken masada görmek istemiyorum" dedi. (Adamın ölümü, hasetinden orta yerinden çatlayarak olacak diye endişeleniyorum)
Zap'tiye
Milli Piyango biletlerinin yüzde 91'i satılmamış. Vatandaşın ya parası tükendi, ya umudu...
Ne demiş?
"Amerikalılar bir sabah uyanıp bakacaklar ki, Özgürlük Heykeli gitmiş. 'Yaptıklarınızdan ben utandım, siz utanmadınız' deyip oradan kaçıvermiş." (Hakan Ural'ın Neler Oluyor Hayatta programında ABD'nin ikiyüzlülüğünü vurgulayan sözleri)