Bugün Dünya Engelliler Günü... Öyleyse söz, bu köşenin pek çok engelli okurundan biri olan Ali Uygur'un olsun...
"Yüksel Bey'ciğim bu sefer farklı bir konuda sizi rahatsız edeceğim. Ben ortopedik engelli bir vatandaşım. (3 defa felç geçirdim, şimdiki durumuma Allah'a şükür diyorum ama tekerlekli sandalyeden kurtulamadım) Nedense engelli denilince, görme ve işitme engelliler akla geliyor. Sağ olsun, belediyelerimiz birçok proje üretiyor ama istediğimiz; bizim yaşadığımız mekanları engellilere uygun hale getirmeleri.
Konutların girişleri çok yüksek ve merdivenli. Asansörler ise çok küçük. (Öyle ki tekerlekli sandalyem asansöre ayak dayama aparatı çıkınca ancak sığabiliyor) Parklarda bile engelli rampası yok. Alay eder gibi, binaların girişinde var ama rampasını çıkmak için 3-4 pehlivan refakatçi lazım.
Bu binalar nasıl yapılıyor, nasıl bu projelere onay veriliyor anlamış değilim. Son olarak şunu söylemek istiyorum: Bazı sorunların çözümü o kadar basit ki, bu basitliğinden dolayı çözümsüzlüğe mahkum ediliyor. Çünkü bir getirisi, reklamı hatta rantı yok. Saygılarımla..."
Ah şu yalancı indirimler...
Yüce Allah, kullarının bazı melekelerini aldığı anda onlara yenilerini bahşediyor olmalı. Yukarıdaki yorumun sahibi Ali Uygur da fiziksel engelli ama farkındalığı ve eleştirel gözüyle pek çok "sağlam" geçinen insana nal toplatıyor. İşte Ali Bey'in bugünkü ikinci yorumu:
"Yüksel Bey'ciğim şu 'Kasım ayı indirimleri' yalanından, 'Efsane Cuma', 'Şahane Cuma' kandırmacasından, 'Muhteşem indirim kampanyası' safsatasından bıktık. Televizyonlarda tekrarlanan bu reklamlarından gına geldi. Şöyle esaslı bir indirim olsa hadi neyse, gözümüzün içine bakarak yalan söylüyorlar. İndirim dedikleri de %5'lik bir indirim. Aldığımız malların hepsine ödeme anında tek bir indirim yapsalar ya? Bir teklifim var: Yılda bir kere, bir haftalık (zamanı belli olmayacak, her yıl değişecek) süreçlerde şirketler maliyetine mal satsalar olmaz mı? Korkmasınlar, iflas filan etmezler. Paradan daha önemli, milletin hayır duasını alırlar. Var mı böyle bir babayiğit ya da babayiğitler?"
Fetöcü Şükür spikerin başını yedi
Dünya Kupası sırasındaki TRT yayınlarını analiz eden yazım sizlerden büyük ilgi ve destek gördü. Meğer yayından ne çok şikayet varmış?.. Okurlarımızdan Mustafa Ertuğrul'un yorumu ise şöyleydi:
"Bu yazıda buram buram Hıncal Baba koktu be abi. Okudukça onu yâd ettim. Allah razı olsun senden, daha neler yazardı rahmetli. Kalemine sağlık, o kadar kızdım ki ben de sormayın..."
Bu arada Kupa, TRT spikerleri arasından bir kurban da aldı. Fas-Kanada maçını anlatan Alper Bakırcıgil, Ziyech'in 4'üncü dakikada attığı golden sonra "Yine de dünya kupaları tarihinin en erken golü Hakan Şükür'den gelmişti" deyince TRT yönetiminin gazabına uğradı. Yerine hemen bir başka spiker görevi devraldı. Maçın özet görüntüsü de yeniden seslendirildi. Alper Bakırcıgil ise gece yarısı sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada "Bu akşamki olay nedeniyle TRT ile ilişkim kesilmiştir" dedi.
Evet, vatanını milletini seven herkes, hainlerle girift ilişkiler yaşayan ve şu anda yurt dışında kaçak yaşayan Hakan Şükür'ün ismini bile duymak istemiyor. Ancak spiker kardeşimiz, sadece bir futbol istatistiğini dile getirmiştir. Şükür'ün futbolcu kişiliği ile siyasi kişiliği farklıdır. Kovulma kararının ağır olduğunu ve yeniden değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Gaf kürsüsü
Muharrem Akduman'dan yine kaçmamış: TRT-1'de Alişan'ın konukları Umut Akyürek ve eşi Oktay Ertuğrul şöyle dedi: "Konservatuvarda bizim sınıfın yarısı meşhur oldu, diğer yarısı da TRT'ye girdi." İnanılmaz... Yahu şu anda TRT'desin...
Zap'tiye
İstanbul'da taksiye binmeye çalışanların eli, şoförlerin "seçiciliği" yüzünden sürekli havada kalıyor. Taksiciler müşteri değil de sanki "ruh ikizlerini" arıyorlar!
Ne demiş?
Tansu Sarı kardeşim not etmiş: "Hakkınızdaki sırlar açığa çıkarsa, incilebilirsiniz." (Beyaz TV'deki Hayatta Her Şey Var programında astrolog Nuray Sayarı'nın "incinmek" kelimesine başka bir boyut getirişi)