Bir halk deyimidir: "Kan kustum ama kızılcık şerbeti içtim dedim." Karşılaşılan olumsuz olaylar karşısında sabretmenin, kimseye bir şey belli etmemenin, tevekkül göstermenin ifadesidir. Şimdilerde bir diziye ismini veriyor: Kızılcık Şerbeti...
Show TV'nin dizisi daha proje aşamasındayken ilgimi çekmişti. Kaygımı ise bu köşede seslendirmiştim. Çünkü senaryo, memleketin en önemli fay hatlarının birinin üzerinde dolaşıyordu. En küçük bir hata, depremi tetikleyebilirdi.
İzlemeyenler için kısa özet: Batı standartlarıyla yetişen ve muhafazakar kesime karşı kin ve nefret besleyen kolej müdürü Kıvılcım'ın kızı, bir delikanlıya aşık oluyor. Daha sonra ondan hamile kaldığını anlıyor. Çocuk, aşkına sahip çıkıyor ve onunla evlenme kararı alıyor. Kız isteme ziyaretinde ise Kıvılcım ve ailesini büyük bir sürpriz bekliyor. Karşılarına, kadınların başörtüsü taktıkları muhafazakar bir aile çıkıyor. Kıvılcım büyük tepki gösteriyor, onları aşağılıyor. Hatta iade ziyaretinde yemek masasından kalkıyor vs...
Senaryoda iki "fanatik" var. Biri, Kıvılcım diğeri ise muhafazakar ailenin kızı. Bu iki karakter, konunun uç noktalarını oluşturuyor. Aralarındaki çatışma ise iki gencin mutluluğuna engel oluyor. Aslında iki ailenin doğruları aynı ama yöntemleri farklı. Hikaye de gücünü işte bu çatışmadan alıyor.
Ancak çatışmanın giderek uzaması ve siyasi bir anlam kazanması ihtimali çok yüksek. Senaristlerin bu konuda son derece hassas davranmaları gerekiyor. Eğer uzlaşma belirtileri hemen gösterilmez, aynı doğruların paylaşılma süreci reyting uğruna geciktirilirse, yani pansuman edilmesi gereken yara sürekli kaşınmaya devam edilirse durum kontrolden çıkabilir.
Naçizane hatırlatayım istedim...
Atatürk reklamları
10 Kasım'da Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü konu alan pek çok özel reklam filmi ekranda resmi geçit yaptı. İçlerinde iki tanesi vardı ki, beni derinden etkiledi.
Atatürk'ün kurduğu Şişe Cam'ın "Paramparça" isimli 10 Kasım filminde İsviçreli sanatçı Simon Berger'i çekiç darbeleriyle önündeki camı çatlatırken izledik. Sonra sirenler çaldı. Berger ayağa kalkıp, saygı duruşuna geçti. Karşısında duran ise onun tam 4028 çekiç darbesiyle cama işlediği muhteşem Atatürk portresiydi.
Reklam son derece etkileyiciydi ama sloganına takıldım: "Her 10 Kasım'da bu millet paramparça" deniliyordu. İşte buna katılmıyorum. Zira her 10 Kasım'da bu ülke tüm farklılıklarıyla Atatürk'ün etrafında birleşiyor, bütünleşiyor.
İkinci etkileyici reklam ise Garanti BBVA'dan geldi. Atatürk'ün doktorlarından biri, 10 Kasım'da hüzün içinde eve geliyor. Ona kapıyı açan annesine "Atamızı yaşatamadık" diyor. Annesi gözyaşları içinde oğluna diyor ki: "O size sadece vücudunu emanet etmedi. Fikirlerini ve ruhunu da emanet etti. Bundan sonra yaşatacağınız her hastada onu yeniden yaşatacaksınız."
Hem Ata'ya hem de son günlerde itilip kakılan sağlık çalışanlarına harika bir saygı duruşu. Emeği geçen herkesi yürekten kutluyorum.
Bir açık mikrofon vakası daha
Bizdeki Yetenek Sizsiniz Türkiye yarışmasının İngiltere versiyonunda jüri üyesi David Walliams'ın bazı kadın yarışmacılar hakkında cinsiyetçi yorumlar ve galiz küfürler ettiği kayıtlar ortaya çıktı. 2020 yılındaki seçmeler sırasında jüri üyelerinin mikrofonlarının açık olması nedeniyle bu çirkin konuşmalar kayıt altına alınmış ve daha sonra Guardian gazetesine sızdırılmıştı.
Daha önce çok yazdım. Bu vesile ile bir kez daha tekrarlayayım: Bir stüdyoda üzerinize mikrofon yerleştirildikten sonra yayında veya yayın dışında söyleyeceğiniz her densiz kelime "giyotininiz" olur. Bu kadar diyeyim...
Ne demiş?
"Aşk bir görme kusurudur. Evlilik ise onun tedavisidir. Aşıkken hayal görürsünüz, evlenince de gerçeği..." (Kızılcık Şerbeti dizisinde Kıvılcım'ın sözü)
Zap'tiye
Sokaktaki kuduz köpek en azından salyası ile bunu belli ediyor. Peki ya her köşe başına pusu kurup, çocuklara tecavüz eden insan kılığındaki kuduzları ne yapacağız?
Gaf kürsüsü
FETÖ firarisi Hakan Şükür'ü canlı yayında konuşturan TV5'e tepki yağdı. RTÜK konuyla ilgili inceleme başlattı.