Hepimize "Tuz da kokmuş" dedirten olay geçen hafta Adana'da yaşandı. Ekipler bir aracı durdurdu ve aramak istedi. Yanında eşi de bulunan sürücü "Ben polis memuruyum, yanımdaki de eşim. Ne araması?" diyerek itiraz etmek istedi ama meslektaşları onu dinlemedi. Sonunda aracın bagajında 25 kilo uyuşturucu ele geçirildi. O polisin itirafları ve teknik takip sonucu uyuşturucu trafiğini yöneten kişinin Cumhuriyet Savcısı Osman Yarbaş olduğu ortaya çıktı. Herkesi şoke eden savcı ile ilgili araştırmada yeni bilgilere de ulaşıldı. Meğer o savcı, kurduğu çete ile FETÖ davalarından yargılananlardan dosyayı kapatma vaadiyle 3 milyon lira rüşvet toplamış.
Şimdi gelelim, olayın medyada konu edilmeyen daha da ilginç tarafına: Söz konusu savcı, yörenin en köklü ve zengin ailelerinden birine mensupmuş. Yani bu işi para için yapmasına hiçbir sebep yokmuş. Alın size hazır senaryo. Bundan harika bir film ya da dizi çıkmaz mı? Geçen hafta adına "kader" dediğimiz ünlü senarist, fazla mesai yaptı. Bursa'daki çöp evden kurtarılan çocuğun hali bir insanlık utancı olarak hepimizin yüzünü kızarttı. Böyle bir dram da zaten ancak kaderin kaleminden çıkardı.
Keşke her ikisi de gerçek değil, film olsaydı...
'Bir babanın evladını beklediği gibi...'
Bir kez daha bir maça futbolcular, hakem, teknik direktör değil de spiker damgasını vurdu. Exxen'de Fenerbahçe-Dinamo Kiev maçını anlatan Ertem Şener büyük heyecanı ve ilginç benzetmeleriyle maçın önüne geçti. İşte o inciler:
"Szalai, aslanım, kardeşim, Atilla'm, Macar'ım..."
"Şu anda Alex'in heykeli bile titriyor, gol diye seviniyor."
"Fenerbahçe bitti demeden bitmez. 10 kişiyle de, 9 kişiyle de, 8 kişiyle de, 7 kişiyle de bitmez..."
"Bir babanın evladını beklediği gibi Arda Güler'i bekliyorum."
"Artık ofsayt bayrağını bile görmüyorum. Ama toparlanmamız lazım. Benim de kendimi toplamam lazım."
"Maç uzuyor, bizim ömrümüz kısalıyor. Şu maçta ne çektim, anlatamam."
"Otobüs, tren çekmeye gerek yok. Altay var kalede." (Ne demekse?)
"Bu dakikadan sonra sahadaki futbolcuların isimlerinin hiçbir önemi yok. Yanlış isim söylersem mazur görün."
Sevgili Ertem kardeşimin teşbihleri arasında en çok Arda Güler için söylediği "Bir babanın evladını beklediği gibi bekliyorum" sözüne katıldım. Ne yazık ki Teknik Direktör Jorge Jesus evladımızı bize göstermedi. Ne yapsak? İcra yoluyla mı görsek?..
Yine Milyoner'den öğrendim
Atv'nin rakipsiz bilgi yarışması Kim Milyoner Olmak İster'i kaçırmadan izlememin en önemli nedenlerinden biri de her seferinde bilgi dağarcığımı zenginleştiriyor olmam.
Bu haftaki 200 bin liralık soru da son derece ilginçti: "Tavuk ayağı yemek deyimi ne anlama gelir? A) Şanssız olmak B) Gevezelik etmek C) Meraklı olmak D) Uykusu gelmek."
Bir gazeteci-yazar olarak 40 yılı aşkın süredir kelimelerle, deyimlerle haşır neşir olmama rağmen bunu ilk kez duyuyordum. Zaten yarışmacı da 100 bin liraya razı olup, cevaplamadan ayrıldı.
Aslında doğru yanıt olan "Gevezelik" şıkkını az çok tahmin etmiştim. Sonra konuyla ilgili bir araştırma yaptım. Tavuk ayağı başta İngiltere ve ABD olmak üzere pek çok ülkede menülerde yer alıyor. Tavuk ayaklarının önce derileri sıyrılıyor, sonra sert kısımları ve tendonlar ayıklanıp, kalan az miktardaki et yeniyor. Bu deyim de "konuşması, verdiği keyiften uzun olduğu" için kullanılıyor.
Gaf kürsüsü
Exxen'de Fenerbahçe-Dinamo Kiev maçını anlatan Ertem Şener, ikinci yarı başlarken Fenerbahçe ve D.Kiev'in ikişer sarı kartı bulunduğunu söyledi. Oysa o ana kadar maçta 6 sarı kart çıkmıştı. (Valencia, İsmail, Osayi Samuel, Sydorchuk, Tayganov, Dubinchak)
Zap'tiye
Çevre kirliliği yüzünden her yıl vücudumuzda bir kredi kartı ağırlığında plastik biriktiriyormuşuz. Peki ya ekstre günü geldiğinde sinirden kıtır kıtır yediğimiz kartları da hesaplamışlar mı?
Ne demiş?
Takipçisi "Kalbini etkileyen kişi fakir olsa, aşk mı dersin yoksa zenginlik mi?" diye soran Merve Boluğur'un cevabı ilginçti: "Paragöz bir kadın olsaydım, bu benim için çok kolay olurdu."