Show TV'de perşembe akşamı yeni bir dizi başladı. "Gelsin Hayat Bildiği Gibi..." Kadroda yetenekli oyuncular Ertan Saban ve Özge Özberk'i, yapım şirketi olarak BKM'yi görünce ilgimi çekti. Oturup, izlemeye koyuldum. Ama bir türlü hikayenin içine giremedim. Çünkü değerli dostum Gani Müjde'nin yazdığı senaryonun dayanak noktası, bizim ilk yağmurda çöken mahalle aralarındaki istinat duvarları gibiydi. Düşünün, şehrin en azılı mafya babası imana gelip, itiraflarda bulunarak tanık koruma programından faydalanıyor.
Onu gizlemek için de tutup bir okulda coğrafya öğretmeni olarak görevlendiriyorlar. Zamanında her türlü suçu işlemiş, takır takır mermi sıkmış bir mafya babası, üstelik bu konuda hiçbir eğitimi ve tecrübesi olmamasına rağmen şak diye bir okulda öğretmen olarak göreve başlıyor. Üstüne üstlük onun sınıfına şartlı tahliye edilmiş ıslahevindeki gençler veriliyor. Şimdi gelin de bu hikayenin bundan sonrasına inanın, kendinizi öyküye kaptırın...
Bir mafya babasından öğretmen imal etme aymazlığını mı eleştirsem, yoksa lisede öğretmenlik yapmanın bu kadar hafife alınmasını mı bilemedim. Oysa Ertan Saban ile Devrim Özkan'ın ekran mayası mükemmel tutmuştu. Bakalım onların tatlı çekişmeleri diziyi ayakta tutmaya yetecek mi?
Amerikan zokasını yutan kaldı mı?
ABD'nin sözde Ortadoğu tuzaklarını artık aklı selim sahibi kimse yemiyor. Tıpkı, Türkiye'nin güney sınırlarını emniyet altına almak için harekatlar başlattığı 2003'deki gibi yaptılar. Bir kez daha Dohuk'ta masum Kürt halkını çoluk çocuk öldürüp, suçu Türkiye'ye yıkmaya kalktılar. Peki yedik mi? Yemedik tabii...
Peki bu provokasyona kim inandı? İnanmak için "hazır" bekleyenler. Diyarbakır Barosu'nun saçma sapan açıklamalarının üzerine yabancı haber ajansları mal bulmuş Mağribi gibi atladı. Başka da inanan, güvenen olmadı zaten..
ABD'nin paniği her halinden belli. Türkiye'nin İran ve Rusya ile diyalog halinde, Suriye'ye yapacağı harekatın Ortadoğu tarihini değiştirecek önemde olduğunu anlayan ABD, bildiği en iyi yöntemle yani algı operasyonlarıyla öç almaya çalışıyor
Neyse ki çaresiz ABD'nin köhnemiş tuzakları, dirayetli dış politikamız karşısında artık işlemiyor.
Şöhret bir 'tık' uzakta
Dijital çağ, şöhret yolunu iyice kısalttı. Eskiden bir şarkıcı; kaset çıkartıp, adından söz ettirebilmek için Unkapanı Plakçılar Çarşısı'nda aylarca kapı kapı dolaşmak zorunda kalırdı. Şimdi bestesini YouTube kanalına bir tık'la yüklemesi yeterli oluyor. Şansı yaver giderse, gelsin şöhret ve paralar...
Bir tık'ın ne kadar önemli olduğu, bir kez daha ispatlandı. Eminem adıyla mütevazı bir müzik yaşantısı süren Karadenizli şarkıcı Emine Şahin'in "Kıvır Boşveriver" şarkısı, ünlü rap şarkıcısı Eminem'in Spotfy listesinde yer alınca, yerli Eminem'i tüm dünya tanıdı. Önceki gün neredeyse tüm haber kanallarında Emine Şahin'le yapılan özel röportajlar yer aldı. Şahin'in şarkısı internette izlenme rekorları kırdı, takipçi sayısı 100 kat arttı.
Benim aklıma takılan iki soru var: Birincisi, bu şarkı o ciddi listeye nasıl girdi? Bilinçli olarak mı seçildi yoksa bir kaza sonucu mu orada kendine yer buldu. İkincisi, şarkının "Kıvır Boşveriver" ismi İngilizceye nasıl çevrilecek?
Neyse, gerisini eskiden beri ünlü olan Eminem düşünsün...
Gaf kürsüsü
Doya Doya Moda yarışmasında jüri üyesi Serdar Uzuntaş bir yarışmacıyı eleştirirken "Saçlarınızı böyle Japon yapıştırıcıyla taramış gibi yapıştırmasanız olmuyor mu?" deyince diğer jüri üyesi Gülşah Saraçoğlu onu dürtüp kendi yapışık saçlarını gösterdi. Uzuntaş'ın "Ama hayatım senin bir kıvamın var" şeklindeki manevrası durumu kurtarmaya yetmedi.
Zap'tiye
Dünyanın en büyük tahıl üreticisi Ukrayna, "dünyanın ekmek sepeti" olarak anılıyordu. Tahıl koridorunu açan Türkiye ise bundan sonra "Aile sofrasında sepetten ekmek dağıtan aile reisi" olarak anılacak.
Ne demiş?
Karadeniz Ereğli Belediye Başkanı Halil Posbıyık, sahnedeki Gülşen'in üzerinde bulunan şalı kaldırdıktan sonra şöyle dedi: "Gülşen'imizi böyle kapalı görmeye alışık değiliz. Hoşuma gitmedi. Kıskananlar çatlasın..."