Vatan şairine özenip, "Koysam seni Şeref Kürsüsü'ne sığmazsın" diyerek, ismini ayrı bir yorumun içinde geçirmeyi uygun buldum. Çünkü gerçekten de milli güreşçimiz Rıza Kayaalp'e bizim kürsü dar gelirdi.
Ne yaptı şampiyon güreşçimiz? Avrupa Şampiyonası'nda altın madalya kazandığı için kendisine Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından ödül olarak verilen 150 cumhuriyet altınını, SMA hastası Eslem bebek için açılan kampanyaya bağışladı. Bununla da yetinmeyip, bebeği bizzat evinde ziyaret ederek medya yoluyla bir de çağrıda bulundu: "Biliyorum ki benim bağışım da tedavisi için yetmeyecek. Ama duyarlı insanları bu vesile ile Eslem bebeğe yardıma çağırıyorum. Ne olur bu küçük yavruya can verelim" dedi.
Eski geleneğimize göre bizde pehlivanlık sadece güreş tutmak değildir. Üstün ahlaklı olacaksın, üste çıktım diye sevinmeyecek, alta düştüm diye yerinmeyeceksin, gençlere sadece sporculuğunla değil, üstün karakterin ve yardımsever kişiliğinle de örnek olacaksın.
Rıza Kayaalp'e 'gerçek pehlivanlığın' ne demek olduğunu bir kez daha hatırlattığı için yürekten teşekkürler. Allah bileğine, yüreğine kuvvet versin.
(Valilik onaylı yardım kampanyasına katılmak için: IBAN: TR 59 0004 6000 3388 8000 3461 43 Akbank. Alıcı: Hasan Kayabaş Açıklama: Eslem bebek)
Kuşkonmaz Camii'nin sırrı
Belgesel izlemenin genel kültür için kitap okumak kadar değerli olduğunu düşünenlerdenim. Bu nedenle günümün en az iki saatini belgesellere ayırıyorum.
TRT Belgesel kanalında tiryakisi olduğum Geleceğe Kalanlar belgeselinde bu kez de Üsküdar'da bulunan ve halk arasında 'Kuşkonmaz Camii' olarak bilinen Şemsi Ahmet Paşa Camii'nin gerçek hikayesini öğrendim.
Deniz kıyısındaki cami, üzerine kuşların konmaması ile ünlüdür. Bırakın konmayı, üzerinde uçmazlar bile. Bunun sebebine gelince:
Sadrazam adaylarından Şemsi Ahmet Paşa, dönemin en başarılı mimarı olan Mimar Sinan'dan üzerine kuş konmayan bir cami yapmasını istemiş. Sinan da aylarca uğraşıp, kuşların farklı yönlerden gelen rüzgar kesişme noktalarında uçamadığını keşfetmiş. Üsküdar'da caminin yapılması için de Boğaz'ın üç farklı yönünden gelen rüzgar akımlarının çarpıştığı alanı seçmiş. Dahi mimarımız bununla da yetinmemiş ve caminin dış cephesinde oluşturduğu eşsiz mimari sayesinde en hafif rüzgarlarda bile korkutucu bir uğultu oluşturarak kuşların camiye yaklaşmasını engellemiş.
Peki Şemsi Ahmet Paşa neden üzerine kuş konmayan bir cami yapılmasını istemiş? Bunun için farklı rivayetler var. Kimileri Paşa'nın hastalık derecesindeki temizlik takıntısı nedeniyle kendi adını alacak camiye kuşların pislemelerine engel olmak istediğini söylüyor. Bir başka grup ise Paşa'nın önü alınamaz bir kuş fobisi bulunduğunu iddia ediyor.
Ancak Geleceğe Kalanlar belgeseline göre gerçek neden ikisi de değildi. Şemsi Ahmet Paşa, sadrazamlık için Sokollu Mehmet Paşa ile müthiş bir rekabet içindeydi. Bir gün onunla karşılaştığında "Kazandırdığınız eserler pek güzel ama hepsinin üzerine kuşlar pisliyor" demişti. Sokollu ise kinaye ile "Açıkta olan her mekan kuşlardan nasibini alır Paşa" diyerek onu aşağılamıştı. İşte bu olay üzerine Şemsi Ahmet Paşa, Sokollu'ya üstün gelmek ve onun imkansız gördüğü bir olayı gerçekleştirmek için Mimar Sinan'a, üzerine kuş konmayan bir cami sipariş etmişti.
Gelin görün ki, Şemsi Ahmet Paşa da Sokollu Mehmet Paşa da cami inşaatının tamamlanmasından kısa bir süre önce bu dünyadan göçüp gitti. Şemsi Ahmet Paşa bu muazzam eseri ne gördü, ne de gösterebildi. Mezarı o caminin içinde yer almaktadır...
Gaf'let kürsüsü
Gafil sürücü, trafikte tartıştığı minibüs şoförünün aracına çekiç fırlattı. Arka camdan giren çekiç, bir kadın yolcuyu yaraladı.
Zap'tiye
Ne yazık ki artık kanıksamaya başladığımız Rusya-Ukrayna savaşı, haber bültenlerinde beşinci sıraya kadar düştü. Oysa ölenlerin sayısı ilk günlerden kat be kat fazla... Savaşın reytingiyle birlikte, insana verilen değer de düşüyor. Ne acı...
Ne demiş?
"Gördüklerinin yarısına inan, duyduklarına inanma." (TRT 1'in dizisi Kara Tahta'dan)