Geçen haftanın en ilginç görüntülerinden biriydi. Bursa'da bir sürücü, yol verme kavgası sırasında kendi aracının üzerine çıkıp, belediye otobüsü şoförünün camından içeriye tekmeler sallıyordu.
Trafik kavgaları hemen her gün haber bültenlerinde karşımıza çıkıyor. Bazıları da dramatik bir sonla neticelenip, bir tarafı mezara, diğerini demir parmaklıklar ardına yolluyor. Peki bu sonla karşılaşmamak için ne yapılmalı? Sözü, 'damdan düşen birine' yani trafik tartışması yüzünden yıllarca cezaevinde kalmış bir vatandaşa bırakıyorum. Otomobil kullanırken bir an bile aklınızdan çıkarmamanız umuduyla...
2008 senesinde trafikte selektör yapma tartışması yaşanır. Karşılıklı küfürleşen iki sürücü, daha sonra araçlarından inerler. Karşı taraf ince bir sopayla yaklaşırken, diğeri keserle araçtan iner. Elinde keser olan, bir anlık sinirle diğer sürücünün kafasına vurur. Başına keser darbesi alan kişi 8 saat komada kaldıktan sonra ne yazık ki hayatını kaybeder.
İşte ölüme sebep olan kişinin 13 sene cezaevinde yattıktan sonra anlattıkları:
"O an münakaşaya girmek için hevesli davranmayıp, yoluma baksaydım ve 2 ay sonra birisi bana 'Sen bundan iki ay önce trafikte böyle bir tartışma yaşamışsın' deseydi inanın hatırlamazdım bile. Akılda yer bile tutmayacak bir mesele için 13 senem dört duvar arasında boşa gitti, ömrüm gitti. O gün o olaydan iki saat önce anaokuluna bıraktığım oğlum şimdi üniversiteye gidiyor ve ben onun en güzel zamanlarında, en çok yanında olmam gereken zamanlarda, bir anlık öfke sebebiyle, kapalı duvarlar arasında yıllarımı boşa heba ettim. Paraları olmadığı için eşimi ve çocuğumu sefalete mahkum ettim. Şu anda da hâlâ ekonomik çöküntüdeyiz ve iş de bulamıyorum. Özgürlüğünüze mâl olacak her şeyden uzak durun. Bir kötülük görmüş iseniz, hukuki yolları tercih edin.
Şu üç günlük ömrü bir de parmaklık arkasına koymayın. Bırakın hata yapan yapsın; sizin dövmenizle trafik kültürü düzelmeyecek ve trafikte her gün adam dövseniz, günde 10 tane adam döversiniz ve belki de birinde ölen taraf siz olursunuz.
Trafikte kimseyle kavga etmeyin. Mesele dayak atmak ya da kavgadan korkmak meselesi değil. Haklı ve güçlü de olsanız sonu hüsran olabiliyor.
Evinizden içeri girdiğinizde çocuğunuza, annenize, babanıza, eşinize özgürce sarılmanın verdiği keyif ya da hâlâ yaşıyor olmanın güzelliği trafikte haklı olmaktan çok daha keyiflidir."
NOT: Bu yazıyı Orhan Mansuroğlu'nun sosyal medya hesabından aldım. O da başka bir yerden alıntı olduğunu belirtmiş. Sahibi her kimse hakkını helâl etsin.
'Standart maganda hareketleri'
İşte yukarıdaki konuyla ilgili 'ibretlik' bir örnek daha: Halkalı'da biri sürücü iki kadın, bir başka kadın sürücüyle ağız dalaşına tutuşmuş. Yetmemiş, kadının önünü kesmişler, arabadan inip kadının aracının camını çerçevesini indirmişler. "Aç kapıyı, senin boğazını keseceğiz" filan diye de tehdit etmişler. Kadın büyük bir korku içinde olan biteni cep telefonuyla kaydederken, imdada tesadüfen orada bulunan bir sivil polis yetişmiş ve tarafları karakola götürmüş. İfadelerin ardından her zaman olduğu gibi saldırganlar serbest bırakılmış...
Saldırıya uğrayan kadın, olayı habercilere anlatırken bana göre çok önemli bir cümle kurdu. Dedi ki, "Yaptıkları, standart trafik magandası hareketleriydi..."
Trafikteki şiddet, 'standart' hale gelmişse, vay halimize...
Zap'tiye
Flash TV yayın hayatını noktaladı. Yazık... Şartlar ne olursa olsun halay çektiren televizyona asıl şimdilerde ihtiyaç vardı...
Ne demiş?
"Yerli dizilerde oyuncunun ağzına yakın girecekseniz -ki böyle bir açı şart değil, Allah kitap aşkına önce dişlerini temizletin. 25 yıllık diş taşları rol çalıyor." (Can Yılmaz'ın paylaşımı)
Gaf kürsüsü
Yeni Akit Ankara Temsilcisi Hacı Yakışıklı, TV100'de katıldığı tartışma programında "150 yıl önce Mekke'ye İstanbul Havalimanı'ndaki iç hatlardan gidiliyordu" demesin mi?