Belli ki Profesör Nihat Hatipoğlu hocamız da sosyal medya cellatlarının elinden çokça çekmiş ve çekiyordu. Geçen hafta atv ekranlarında yaptığı harika konuşmasında sosyal medyayı sinsi bir silah olarak kullananlara şahane bir ders verdi. İşte o konuşmadan aldığım notlar:
"Cehennemde yanacak çok kişi var sosyal medyadan dolayı. Bir şeyi iyiye kullanırsanız iyidir, kötüye kullanırsanız kötüdür."
"Başkası için kullandığın iyi veya kötü bir sözün, senin için de kullanılabileceğini düşün ve kendini başkasının yerine koy. Yani empati yap. Ona küfrettiğin zaman, küfür duyabilirsin. Hakaret ettin, hakaret duyabilirsin. Aşağıladın, aşağılanabilirsin. Onun için sosyal medyada başkasına küfreden kişi, kendine küfretmiştir. Bunu niye söylüyoruz? Çünkü gerçek odur, Peygamberimiz öyle söylüyor. 'Babanıza ve annenize küfretmeyin' diyor. Diyorlar ki, 'Ya Resulullah, kim kendi anne babasına küfreder?' O da diyor ki 'Başkasının annesine babasına küfreden, kendi anne babasına küfretmiş olur. Çünkü o da ona küfreder.' Keşke bu cümleleri kullanmak yerine, 'Başkasına hakaret etmek onurlu bir tavır değildir, yapmayın' demekle yetinseydim. Ama bu cümlemin yetmeyeceğini bildiğim için dinin de ne dediğini söylemek zorunda hissediyorum kendimi. İslam ahlakı bunu gerektiriyor."
"Allah'ın yazıcı ve gözetleyici meleklerinin her harfi kaydettiğini sakın unutma."
"Her yaptığının, her sözünün, her harfinin ahirette eline tutuşturulacak sana ait kitapta yazılı olacağını asla unutma."
"Her çirkin ve kötü söz kul hakkıdır. Bu kadar yükün ağır olduğunu unutma."
"Kullandığın her çirkin söz, yorum, hakaret ve küfrün onları okuyan insan sayısınca sana ahirette yükletileceğini asla aklından çıkarma."
Ahh, ah!.. Keşke bu metni kağıda bastırıp, her sabah uyanır uyanmaz sosyal medyada birilerini gömmek için klavye başına geçenlerin bilgisayarının kapağına yapıştırabilseydim.
Seçmece öğretmenler (!)
Son zamanlarda öğretmenlere karşı yapılan saygısızlıkların ardı arkası kesilmiyor. Özellikle de sosyal medyada takipçi sayısını artırmak isteyen öğrenciler, sınıfta öğretmenlerini aşağılayan, onlarla alay eden, küçük düşüren videolar çekip, paylaşmayı marifet sayıyorlar. Sadece geçen hafta haber bültenlerine taşınan iki sevimsiz olay yaşandı. İlkinde bir öğrenci, öğretmenin karşısında tuhaf danslar edip, onun suratını elleyerek terbiyesizlikte zirve yaptı. Ardından bir başkası sınıfa giren öğretmeninin arkasından sessizce yaklaşıp başına çöp torbası geçirerek "Öğretmeni paketledim" başlığıyla sosyal medya hesaplarında paylaştı.
Peki öğrenciler bu cesareti nereden buluyor? Öncelikle anne babalarından... Neden mi? Anlatayım:
Efendim, bazı özel okullarda yeni dönem için şimdilerde 'öğretmen seçme' panayırları (!) düzenleniyor. Okulların salonlarında stantlar kuruluyor, her stantta bir öğretmen bulunuyor ve adeta kendini pazarlamaya çalışıyor. Veliler de bu sergiyi (!) gezip, çocukları için uygun öğretmeni seçerek, öğrencilerini onun sınıfına veriyorlar... Bildiğiniz esir pazarı yani. Bir tek dişlerine bakmadıkları kalıyor...
Yahu ne hakla? Hangi yetkinlikle, hangi yetkiyle? Belki ilkokul mezunu bile değilsin ama öğretmen seçecek cüreti kendinde nasıl buluyorsun? En fazla, okulun müdürüne ya da rehberlik öğretmenine danışır, çocuğunun karakteristik özelliklerini ve öğrenme becerilerini anlatır, onlardan tavsiye alırsın, o kadar...
Okullar 'öğretmen seçme' hakkını tamamen velilere bırakır, öğretmenler de haldeki sebzeler gibi sergide dizilirse, o çocuğun öğretmene saygısı kalır mı?
Şeref kürsüsü
Heyelanda yıkılan evinin ardından "60 yıllık emeğim gitti" diye gözyaşı döken 74 yaşındaki Bahriye teyzeyi "Biz sizin evladınızız, gözyaşlarınızı sileriz, hepsini telafi ederiz" diye teselli eden Ordu Valisi Tuncay Sonel bir kez daha devletin yüreklere dokunan müşfik eli oldu.
Zap'tiye
Tanesi 40 liraya fırlayan lahana, marketlerde çeyrek dilim olarak satılmaya başlandı. Yakında düğünlerde gelinlere takıldığını görürseniz şaşırmayın.
Ne demiş?
"Ne tweet atsam yaaa?" (Aleyna Tilki'nin yüzlerce beğeni alan tweet'i)