Yahu bu nasıl bir gençleşme hırsıdır? Gerdire gerdire göz kapaklarınız kulaklarınıza değecek vallahi. Bülent Ersoy, Ajda Pekkan, Seda Sayan, Ceylan ve dahi Berksan, Fransız askısı ile çekik gözlü oldular. Bu gidişle herkes bir gün Çinli olacak...
Sevgili dostlar, benden duymuş olmayın ama insan doğar, büyür, yaşlanır ve ölür. Yaşlanacaksınız kardeşim. Sonra da ö-le-cek-si-niiiz! Bundan kaçış yok. Bu halinizle öbür dünyaya bozulmadan gitmek için kendini mumyalatan firavunlara döndünüz. Bari onlar gibi arabanızla, teknenizle, mücevherlerinizle ve hizmetçilerinizle birlikte gömülün. Ne olur ne olmaz...
Ey faniler, bırakın oranızı buranızı çekiştirmeyi de insan gibi yaşlanmaya bakın. Bunun utanılacak nesi var? Ördek dudak, karpuz kadar elmacık kemikler, yontulmaktan sadece delikleri kalmış burunlarınızla daha acınası oluyorsunuz. Kızdınız mı? Yoksa şaşırdınız mı? Vallahi ifadesiz suratlarınızdan o bile anlaşılmıyor...
Rıza Baba'nın ismi bir karakola verilsin
Şimdi diyeceklerdir ki, "Onca şehit polisimiz, askerimiz, korucumuz dururken hayali bir karakterin ismi neden karakola verilsin?.." Ben de diyeceğim ki, o kahramanların ismini karakola değil, göğe yazsak yine de haklarını ödeyemeyiz. Onların hepsinin ismi zaten yüreklerimizde kazılı... Ama 20 küsur yıldan beri Arka Sokaklar'da izlediğimiz ve geçen hafta vurulunca serüveninin sonuna geldiği konuşulan Başkomiser Rıza Baba da Emniyet teşkilatımıza az bir hizmette bulunmadı. Onun sayesinde polisimizin babacan yüzü ekranda yeniden hayat buldu. Mesleğine aşık polislerimizin hangi büyük fedakarlıklara katlanarak huzur ve güvenliği tesis ettiklerine daha yakından şahit olduk. Emniyet Genel Müdürlüğü milyon dolarlar harcayıp bir halkla ilişkiler kampanyası oluştursaydı bile Rıza Baba'nın yarattığı sempati ve saygı etkisine ulaşmakta zorluk çekebilirdi.
Bu arada Rıza Baba karakterini yıllardır büyük bir başarıyla canlandıran Zafer Ergin'e de televizyon izleyicileri olarak kocaman bir teşekkür borçlu olduğumuzu düşünüyorum.
Nihat Hoca'dan müthiş taktik
Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu pazar sabahı Atv'deki Kur'an ve Sünnet programında haftanın olaylarını değerlendirirken, bir camiden ayakkabı çalan hırsızı da ekranlara getirdi. Allah'a ibadet eden müminlerin eşyalarını çalmanın herhangi bir hırsızlık olayından çok daha büyük bir günah olduğunu söyledikten sonra da camide ayakkabı çaldırmamanın taktiğini verdi. Dedi ki: "Ben gençliğimde camiye gittiğim zaman ayakkabımın bir tekini bir yere, diğer tekini başka yere koyardım. Hırsız tek ayakkabıyı ne yapsın? Böylece eve yalınayak gitmekten kurtuluyordum."
Hocamız son günlerin önemli tartışma konusu "Domuz kalbinin insana nakledilmesi caiz midir?" mevzuuna da değindi. Dedi ki: "Domuz etinin zorunluluk dışında tüketilmesi caiz değildir. Ama hayat memat konusu olduğunda organlarının bir insanın hayatını devam ettirebilmesine faydalı olduğu bilimsel olarak kesinleştiği için biz buna fetva verdik."
Kar olunca VAR yok
Futboldaki VAR uygulamasını artık herkes biliyor. Video hakem asistanı sistemi. Tereddüt edilen pozisyonlarda monitör başındaki hakemler orta hakemin daha doğru karar vermesini sağlamaya çalışıyorlar. Ancak bu hafta oynanan Sivasspor-Trabzonspor maçının ikinci yarısında kar bastırıp da saha bembeyaz olunca VAR sistemi devreden çıktı. Çünkü özellikle ofsayt pozisyonlarında referans olarak kullanılan saha çizgileri görünmez oldu. (Sistem sadece sahadaki beyaz çizgileri değil, çimlerdeki açık ve koyu tonları da kullanıyor)
Önümüz kara kış. Pek çok maç kar altında oynanacak. Övündüğümüz dijital teknoloji mutlaka buna da bir çare bulmalı.
Gaf kürsüsü
Düz kontak yaparak çalıştırdığı aracı parçalayıp satarken yakalanan Ali Doğan, polise verdiği ifadede "Kendi arabam zannederek bindim" demesin mi?
Zap'tiye
Ankara'da "cin çıkarmak" için sırtına sopayla 100 kere vurulan kadın ölmüş. Hoca yanlışlıkla "can çıkarmak" anlamış olmalı.
Ne demiş?
"Burası insanlığın insan olduğu yer." (Ayhan Sicimoğlu'nun Limonata programında Göbeklitepe için kullandığı enfes tanımlama)