Geçen hafta AKM'deki Aida Operası'nın TRT 2'deki muhteşem yayınından söz etmiştim. Aynı gün, operayı salonda izleyen Hıncal Uluç ağabeyim de bu sanat mabediyle ilgili 'yerinden' harika izlenimler paylaşmıştı. Köşemizin katkı şampiyonlarından değerli okurum Ramazan Budaklar da bu şahane eseri pas geçmemiş. Ama aynı zamanda harika bir de öneride bulunmuş:
"Siz AKM'yi öyle güzel anlattınız, Hıncal Uluç'un yazılarından da o kadar çok okuduk ki yeni AKM'yi görmeden sevdik. 'I Have a Dream' diyorlar ya hani... Benim de bir hayalim var! Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestramız var, AKM'miz var, Fazıl Say'ımız, Tuluyhan Uğurlu'muz, Fahir Atakoğlu gibi onlarca sanatçımız var.. İsterdim ki bir orkestra, asıl büyük orkestramız Büyük Türk Milleti için aklımıza, gönlümüze kazınmış 'yerli ve milli' diyebileceğimiz müzikal eserleri senfonik olarak yorumlasınlar. Hababam Sınıfı olur, Neşeli Günler olur, Avare olur, Orhan Baba'nın bir eseri olur, mesela Elhamdülillah... Listeyi genişletebiliriz. Güzel olmaz mı? Sanatı, sanatçıyı daha çok sevmez mi insan? Sanırım Büyük Orkestra'nın Büyük Şefi Erdoğan'ın el atması gerekiyor. Çünkü yaparsa Erdoğan yapar.."
Okurumuz Ramazan Budaklar, 10 Kasım'da ekranda dönen anma klipleri üzerine de dikkat çeken bir yorumda bulunmuş:
"Dijital içerik platformu Gain, 10 Kasım nedeniyle bir reklam çalışması yapmış. Sanırım tezkerelere bir evet bir hayır oyu veren, PKK'nın meclisteki siyasi uzantısı HDP'nin kapsama alanından bir türlü çıkamayan Kemal Kılıçdaroğlu'nu 10 Kasım ve Atatürk üzerinden uyarmış:
Bana yolunu seç diyorlar, bozuk yolu seçer miyim? Eğri eğri, doğru doğru. Barış demek toprak demek, ben kendimi verir miyim? Eğri büğrü ama yine de doğru.' Bakalım Azerbaycan tezkeresine ne oy kullanacaklar?"
Bir kuşağın acısı
Barış Akarsu'nun annesi Hatice Akarsu'nun vefatı üzerine paylaştığım yazı, acıları tazeledi. Barış ve annesini sevenler duygularını ifade eden birbirinden dokunaklı mesajlarla e-mail kutumu doldurdular. Bunlar arasında yer alan Özge Yılmaz'ın mesajı ise herkesin hislerine tercüman olacağa benziyor:
"Barış'ı ikinci kez kaybetmişim gibi hissettim. Amasra'ya gidip, Hatice teyzeyi görüp, ondan Barış'ı dinleyecektim. Kısmet olmadı. Hayatta hiçbir şeyi ertelememek lazım. Hatice teyzemizin oğluna kavuşmuş olması ise tek tesellimiz. Her ikisinin de mekanı cennet olsun inşallah. Barış Akarsu'nun kaybı, bir kuşağın acısıdır gerçekten. Yüzünü her gördüğümde, sesini her duyduğumda gözyaşlarımı tutamıyorum. Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsınlar..."
Gözyaşından değerli olan...
Köşemizin demirbaşı haline gelen okurlarından Şerife Nalan Yılmaz yine çok önemli bir konuya değindi:
"Yüksel Bey merhabalar, dizilerde çokça rastladığımız bir sahne var: Kadın, eşinden ya da herhangi bir olaydan dolayı çok üzgün olur ve ağlamak için banyoya koşar. Ağlarken lavabonun musluğunu açar ki evdekiler ağlama sesini duymasın... Bu sahneler ne kadar dramatik olursa olsun, benim gözüm boşa akan suda oluyor ve aklıma şu geliyor: Reklamlarda bile su israfını önlemek adına, 'Bulaşıkları elde değil, makinada yıkayın. Hatta kirli tabakları sudan geçirmeden doğrudan makinanıza koyun ki su boşa gitmesin' denirken, dizilerde boşa akan suyu görünce içim içimi yiyor. İyi çalışmalar..."
YAZAR NOTU: Okurumuz hassasiyetinde son derece haklı. Eğer israfa böyle devam edersek, yakında su bulamayacağımız için gözyaşlarımızı içmek zorunda kalacağız.
Gaf kürsüsü
"TV 8 ana kanaldan aradılar, her sabah yayınlanan sağlık programına spor hocalığı için. Bütçeyi sordum, 15 bin vereceksiniz dediler. Bana spor yaptırıp, üstüne bir de para vererek tarihe geçme şansını verdikleri için teşekkür ettim." (Spor eğitmeni Çiğdem Çakır'ın tweet'i)
Zap'tiye
Elektrik faturalarının içindeki fazladan 2 lirayla "Bu kanalda benim de payım var" diyerek TRT'ye verip veriştiriyorduk. Şimdi o keyfimiz de kalmadı...
Ne demiş?
Değerli okurumuz Murat Aydın, Beyaz Futbol'da son derece üzgün görünen yorumcu Abdülkerim Durmaz'ın cümlesini not etmiş: "Bir Fenerbahçeli'nin üzgün durmaması mümkün mü?"