İskender komutandı, Gandi önder.
Churchill öğretmen, George Washington kurucuydu.
William Wallace (Braveheart) kahraman, İzzetbegoviç yürekli bir isyankar ve tabu yıkıcıydı.
Fidel Castro ile Che Guevara devrimciydi.
Mandela mazlumun savunucusuydu.
Fatih Sultan Mehmet dahiydi. Kanuni, adaleti mülkün temeline koyan hukuk ve nizam adamıydı...
Atatürk hepsiydi...
Kurtuluş Savaşı'nın ardından İngiliz Başbakanı Lloyd George "İnsanlık birkaç yüzyılda bir böyle bir lider çıkarır. O da Küçük Asya'dan çıktı. Üstelik bize karşı. Elden ne gelir ki?" demişti. Yunan Cumhurbaşkanı Venizelos, ezeli düşmanı ve ebedi dostu Atatürk'ü Nobel Barış Ödülü'ne aday göstermişti.
Ne mutlu bize ki, yüzyılda bir dünyanın takdirine şayan lider yetiştiren bu bereketli topraklarda yaşıyoruz.
Sen rahat uyu Atam. Işığın asla sönmeyecek, meşalen yere düşmeyecek evvel Allah...
Bizde kahraman biter mi?
Şu bolluğa, berekete, zenginliğe bakar mısınız... Neredeyse her sezon milletimize dair bir kahramanlık destanının dizisi yapılıyor. Muhteşem Süleyman'dan Diriliş Ertuğrul'a, Kuruluş Osman'dan Payitaht Abdülhamid'e, Kıbrıs'tan ve Barbaroslar'a şimdi de Alparslan: Büyük Selçuklu TRT'de izleyici ile buluştu.
Bu kez de Türkler'e Anadolu'nun kapılarını açan bir büyük liderin hikayesini izleyecek, izleteceğiz. Neden mi izleteceğiz diyorum... Çünkü yaptığımız birbirinden kaliteli dönem dizilerimizi tüm dünya büyük bir ilgi ile izliyor da ondan... Eminim bu kez de Alparslan'ı hayranlık ve gıpta ile seyredecekler. Ve şaşıracaklar... "Bu ne bolluk? Biri bitmeden, Türkler'in bir başka kahramanlık destanı fethediyor ekranlarımızı" diyerek biraz da kaygılanacaklar.
Boşuna dememiş Akif, "Şüheda fışkıracak torağı sıksan, şüheda" diye... Taşına, toprağına kurban olduğum memleketim...
'Haram tık' diye bir şey var!
Eminim ki sevgili Hakan Ural, iyileşip de ekrana dönünce hepsinin ağzının payını bir güzel verecektir. Ama ben ondan önce bir çift laf etmek isterim...
Hakan'ın Kovid-19 nedeniyle hastaneye kaldırıldığı gün, kendisine haber sitesi süsü vermiş reziller, onun öldüğü haberini yaptılar. Üstelik çirkinliklerine Acun Ilıcalı'yı da alet ederek... Neymiş efendim, acı haberi Acun vermiş-miş... Öyle bir şey yok tabii. Gelin görün ki, adını verip de burada reklamlarını yapmaktan özenle kaçındığım o sözde haber sitesinin yalanı, dünyanın en büyük arama motoru Google'da ilk haber olarak yer aldı. Pazartesi gün boyunca Google'ı tık'layanlar, Hakan Ural'ın vefat ettiğini sandılar.
Bu ne fütursuzluk, bu ne cesarettir! Ülkenin sevilen sanatçılarından birine duyulan ilgiden, gösterilen hassasiyetten nemalanmak için böyle bir kepazeliğe girişilir mi? Onun ailesini, sevenlerini üzmeye kimin ne hakkı var?
İşte bu yüzdendir ki, internet haberciliğine ve sosyal medyaya çeki düzen verecek yasayı sabırsızlıkla bekliyorum. Ama bu düzenleme sadece bu dünya için geçerli. Çünkü 'haram tık' diye de bir şey var. Reytingi öte dünyada ölçülüyor. Kimse unutmasın...
Gaflet kürsüsü
Keşke Ata'mızı, aslımızı, şanımızı hatırlamak için dönem dizilerinden medet umar hale gelmeseydik...
Zap'tiye
Bugün etsiz kuru fasulye, fava, omlet, haşlanmış kuşkonmaz ve irmik helvası çekti canım. Atatürk sevdalıları anlamıştır sebebini...
Ne demiş?
"Benim şu naçiz bedenim elbet bir gün toprak olacaktır ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." (Mustafa Kemal Atatürk)