Artık bu köşede en küçük bir espri yapmaktan, bir benzetmede bulunmaktan, ironi içeren bir cümle kurmaktan korkar oldum. Çünkü toplumdaki esneklik, hoşgörü, anlayış ve hepsinden önemlisi 'mizah duygusunun' tükendiğini gözlemliyorum. Sanki hep beraber birbirimizin neşesini kaçırmak, gülümsemesine engel omak için ant içmiş gibiyiz.
Geçenlerde "Bana kalsa aşı karşıtlarını uzaktan iğne ile vururdum" diye son derece masum bir ironi yaptım, yemediğim küfür kalmadı. Bizim Zap'tiye'de sırf espri olsun diye "Sıcak, çok sıcak... Televizyon yazarları için klimalı televizyon ne zaman icat edilecek?" diye yazdım, hemen "Televizyonunu klimanın altına koy" diye akıl verenler (!) çıktı. Ah be güzel kardeşim, o güzel beynini benim yazılarımı okumak için niye harcıyorsun? Git NASA'da biriki uzay projesine imza at...
Sabah uyanır uyanmaz "Bugün kime çatayım, kimi gömeyim, kimi aşağılayayım?" diyen bir klavye güruhu oluştu ne yazık ki. Adam, sıradan bir hostes fıkrası yazıyor, hooop bütün kabin görevlileri adamı sosyal medyada ipe çekiyor. Yahu dünya üzerindeki fıkraların en az yarısı hostesler, avukatlar, doktorlar, sarışınlar, Yahudiler ve Karadenizliler üzerine yazılmış. Yapmayın, gülün geçin işte... Ama hayır... Artık kimse gülüp geçmiyor. Herkes öküz altında buzağı arıyor. Teşbih yasak, ironi yasak, espri külliyen yasak!..
Adeta birbirimizin keyfini kaçırmak için yarışıyoruz. Hem de şu üç günlük dünyada...
Helal sana Acun!
Acun Ilıcalı, Hürriyet'ten Orkun Ün'e verdiği röportajda ilişkileri hakkında ders niteliğinde mesajlar verdi. Eski eşi Şeyma Subaşı ile ilgili soruyu yanıtlarken, "Olanlardan bilgim oluyor. Şeyma'yla çok iyi iki arkadaşız. Çocuğumuz var. Açık söyleyeyim, hatalarımdan kaynaklanan özel hayattaki başarısızlıkların faturasını ilk olarak kendime kestim. Bunun sonuçlarını da göğüslemek zorundayım. Bende şu yok: 'İlişki yaşadık bitti, bir daha görüşmeyelim.' Şeyma'nın yaşadığı sorunlarda da yanında oluyorum."
Eski eşlerine hâlâ maddi yardımda bulunduğunu da saklamayan Acun, "Şeyma'yı ihtiyacı olduğu her zaman desteklerim. Şeyma maddi durumu yerinde olduğu ilk gün, hakkı olmasına rağmen nafaka almayı bıraktı. Yani ilişkisi başladı ve bana 'Şu an paraya ihtiyacım yok' dedi. Zaten onun kafasında 'Acun'dan şu kadar para alayım' diye bir düşüncesi, planı hiç olmamıştır. Nafaka ödemek bana mutluluk veriyor, çocuklarımın annelerine sağlayacağım iyi ortam, aslında çocuklarıma sağladığım ortamdır" dedi.
Kocaların gün aşırı eski eşlerini öldürdüğü, maddi durumları ne olursa olsun magazin dünyasına mensup ünlülerin ayrıldıktan sonra nafaka ödememek ya da yüksek nafaka kapmak için tüm kirli çamaşırlarını ortaya döktüğü bir coğrafyada Acun'un söylediklerini son derece önemli buluyorum.
Gerçekten voleybol ülkesi miyiz?
Ekranda Vestel'in yeni reklamına rastladım. "Biz Voleybol ülkesiyiz" sloganıyla voleybola verdikleri sponsor desteğinden söz ediyorlardı.
Gerçekten de biz voleybol ülkesiyiz. Bugüne kadar takım sporlarında başka hiçbir branşta elde edemediğimiz başarıları voleybol sayesinde yaşıyoruz. Filenin Sultanları ve Filenin Efeleri uluslararası arenada başarıdan başarıya koşuyor. Kulüp takımlarımız da öyle. Özellikle kadınlarda neredeyse almadığımız kupa kalmadı. "Voleybol ülkesi" denildiğinde eskiden akla ilk önce Küba gelirdi. Çok şükür onları da solladık.
Evet, biz voleybol ülkesiyiz. Medyamız hariç... Büyük turnuvalardaki başarılarımız dışında gazetelerin spor sayfalarında, televizyonların spor bültenlerinde bir tek voleybol haberi, yorumu görüyor musunuz? Ne yazık ki hayır. Gelsin futbol piyasasından balon transfer yalanları... Sultan'mış, Efe'ymiş, umurlarında mı?
Ne demiş?
Nilgün Belgün, Armağan Çağlayan'a konuşurken önemli (!) bir itirafta bulundu: "Hayatımda hiç öpüşmedim... Tabii ki iş hayatımda..."
Gaf kürsüsü
Bursa'da bir kadın doktor, tartıştığı hastası için "Güvenliği çağırın, şu köpeklere mama versin" dedi. Hipokrat'ın kemikleri sızlamıştır.
Zap'tiye
Bugüne kadar icat edilmiş en güvenli can simidi: Kemal Sunal filmleri. Dizilerin, programların tatile çıktığı yaz ekranında koca koca kanallar sürekli onlara sarılıyor.