"Aşı olmak hem insanlık görevi hem vatan borcudur" diye yazdım. Aşı reddi yüzünden koronavirüs ile mücadele sürecinin uzadıkça uzadığından söz ettim. Süreç uzadıkça riskin arttığını, insanların işsiz kaldığını, çocukların okula gidemediğini söyledim. Özetle; Cumhurbaşkanı'nın, Sağlık Bakanı'nın, Bilim Kurulu'nun söylediklerini tekrarladım. Sadece ve sadece 'bilim konuşsun' istedim. Ama aşı karşıtlığını 'düzen karşıtlığı' haline getirmek isteyen bir grup klavye tetikçisi üzerime saldırdı. Olsun. Ben diyeceğimi dedim, olayı gündeme taşıdım, yeni tartışma platformları yarattım ya, bana yeter.
Benden sonra pek çok aklı selim yazar söylediklerime destek verdi. Aşı olmayanlar AVM'lere alınmasın, toplu ulaşım kullanmasın, işleri eğer yüz yüze temas gerektiriyorsa lisansları, çalışma belgeleri iptal edilsin, eğer virüs kaparlarsa bedava değil ücret mukabilinde tedavi edilsinler, virüs bulaştırdıkları tespit edilirse 'cinayete teşebbüsten' yargılansınlar dedim. Benden sonra pek çokları aynı maddeleri istek olarak sıraladılar. Son olarak, demokrasinin, özgürlüğün beşiği olarak tanınan Fransa, aşı olmayanların AVM'lere alınmayacağını, toplu ulaşım kullanamayacaklarını açıkladı. Ee, ne oldu şimdi? Sözde demokrasi havarileri, haydi gelin şimdi de Macron'u linç edin bakalım...
Sizin yüzünüzden 50 yıl önce tarihe gömdüğümüz çiçek hastalığı hortladı. Çocuklarınıza koruyucu çiçek aşısı yaptırmadığınız için benim kızım 5 aylıkken çiçek hastalığına yakalandı. Günahı, vebali üzerinizedir...
Bayrama 'kurban' olmayalım!
Açıldık... Hem de fena halde açılıp, saçıldık... Sokaklara bakıyorum, maske takan tek tük... Gönül selamını unuttuk, herkes eskisi gibi şapır şupur öpüşüp, sarılıyor. Tatil yörelerinde şezlonglar bitişik nizam. Masalar neredeyse üst üste konulmuş. Garsonlar maskesiz. Aşı randevusunu bayramdan sonraya erteleyip, "Amaaan, boşver, bayram sonrası yaptırırım" diyenler yüzünden tatil yörelerinde bulaş riski tavan yapmış durumda.
Unutkan milletiz vesselam... Sanki pandemi süresince evlerine kapanan, günde 400 insanını hastalığa kurban veren, işini gücünü kaybeden, çocuklarını okula gönderemeyen biz değilmişiz gibi davranıyoruz. "Bayram tatilimi yapayım da benden sonrası tufan" aymazlığı içindeyiz.
Ben bayram öncesi Altınoluk'taydım. Sakinliği yaşadım. Bayrama bir hafta kala İstanbul'a döndüm. Neden? Kendimi ve ailemi bayram kalabalığında riske sokmamak için... Bayramda en güvenli yer, bomboş İstanbul. Benden söylemesi...
Ne yazık ki, giderek yükselen vaka sayıları, bayram dönüşünde bizi yeni bir kaosun beklediğini haber veriyor. İnşallah yanılırım.
Her şeye rağmen, herkese sağlıklı, mutlu, huzurlu bayramlar...
En büyük dert korona değil
Evet, bugün insanlığın karşı karşıya bulunduğu en önemli sorun, koronavirüs tehdidi değil. Bir başka büyük canavarla mücadele etmek zorundayız: İklim değişikliği...
Görüyorsunuz, tüm hava olaylarını 'uçlarda' yaşıyoruz. Avrupa'nın gelişmiş metropolleri seller karşısında çaresiz. Almanya'nın, Belçika'nın, Hollanda'nın orta yerinde insanlar sele kapılıp hayatını kaybediyor. Karadeniz'de artık neredeyse her yağmurda kayıp veriyoruz. Bugüne kadar hortumun görülmediği şehirlerimizde insanlar hayatlarında ilk kez karşılaştıkları bu hava olayını dehşetle deneyimliyor. Ceviz büyüklüğünde dolu yağıyor üstümüze. Yaz deyince kavurucu sıcağı, nem deyince nefes alamamayı, kış deyince kutup soğuğunu anlıyoruz artık.
Dünyamızdaki her şeyi olduğu gibi iklimi de mahvettik. Doğanın milyon yıllık dengesini 200 yılda kendimize çevirdik. Doğa da boş duracak değil ya, alıyor işte intikamını...
İnsanlığın, bir uzaylı istilasında nasıl bir araya gelmesi gerekiyorsa, şimdi de öyle davranılmalı. Yoksa sonumuz yakın...
Gaf kürsüsü
A Spor'daki Transfer Raporu'nda maç görüntüleri yayınlanırken, stüdyodaki mikrofonlar açık unutulunca ilginç diyalog yayına yansıdı: Güvenç Kurtar: "Ağabey ne para çalıyorlar sen bilmiyor musun?" Serdar Sarıdağ: "Bilmez miyim ağabey?"
Zap'tiye
Bayram süresince vatandaşlar sosyal mesafeyi korusun. Sürücüler fren mesafesini korusun. Acemi kasaplar bıçak mesafesini korusun. Lütfen 'mesafeli' bir bayram geçirelim ki, 'kurban' olmayalım.
Ne demiş?
"Hayatımda hiç profiterol yapmadım. Şapkadan tavşan çıkaramam ki..." (Şef Akademi'deki bir yarışmacının çaresizliği)