Haber bültenlerindeki görüntü kanımı dondurdu. Eminönü'nde bir manyak önce küçücük bir kız çocuğunu tutup, hırpalıyor, sonra onu denize atacakmış gibi yapıyor. Kız bir anda elinden kaçıp, kurtuluyor. O sırada deniz kenarında oturan işçi Ahmet Uzun ne olduğunu merak edip, o tarafa doğru bakınca, saldırgan "Ne bakıyorsun?" diyerek önce yumrukluyor, sonra da Uzun'u rıhtımdan aşağı atıyor. Zavallı işçi kafasını betona çarpıp denize düşerek hayatını kaybediyor.
Eminönü... Günün her saati tıklım tıklım insan dolu. Kimse bu iki olaya müdahale etmiyor. Hatta iki genç gitar çalıp, şarkı söylerken bir adamın hemen yanlarında denize atıldığını görmelerine rağmen, istiflerini bozmadan şarkılarını söylemeye devam ediyorlar.
Bir kız çocuğunun taciz edilmesi, bir adamın denize fırlatılması artık 'olağan' sayılıyorsa cümleten bittik demektir. Çünkü şiddetin normal hayatın parçası olarak görülmesi, en az şiddetin kendisi kadar tehlikeli ve yok edicidir.
Artık bu tür olayları "Kadir Şeker Sendromu" ile açıklamaya çalışmaktan da vazgeçtim. Manyaklarla omuz omuza yaşadığımıza mı yanayım, etrafımızın duyarsız insan müsveddeleriyle dolduğuna mı, bilemedim...Ya itfaiyeyi engelleyenler?
Hemen her gün haber bültenlerinde aynı ibareye rastlıyorum: "Yanlış park eden araçlar yüzünden itfaiye yangına müdahale etmekte zorlandı..." Görüntülerde köşeye park eden otomobil yüzünden yangının olduğu sokağa giremeyen bir itfaiye aracı, çaresiz itfaiyeciler, o araca elleriyle itmeye çalışan mahalle sakinleri...
Sorum çok... Umarım bir itfaiye ya da emniyet yetkilisi bana cevap verir.
Ya itfaiyeyi engelleyenler?
Hemen her gün haber bültenlerinde aynı ibareye rastlıyorum: "Yanlış park eden araçlar yüzünden itfaiye yangına müdahale etmekte zorlandı..." Görüntülerde köşeye park eden otomobil yüzünden yangının olduğu sokağa giremeyen bir itfaiye aracı, çaresiz itfaiyeciler, o araca elleriyle itmeye çalışan mahalle sakinleri...
Belki o sorumsuzca park edilen araçlar olmasa itfaiye yangına daha erken ve etkili müdahale edebilecek, böylece canlar ve mallar kurtarılacak. Benim merak ettiğim ise bu olayların ardından o araçlara ne ceza verildiği ya da ceza verilip verilmediği... Eğer sadece trafikten hatalı park cezası yiyorlarsa vah benim yangın mağduru vatandaşıma... Acaba evi yanan, ocağı sönen o vatandaşlar itfaiyenin müdahalesini engelleyen o araç sahiplerine bugüne kadar herhangi bir dava açmış mıdır? Açtıysa kazanabilmiş midir? Vatandaş dava açmasa bile bir savcı çıkıp bu durumu 'kamu davasına' dönüştürecek girişimde bulunmuş mudur?
Sorum çok... Umarım bir itfaiye ya da emniyet yetkilisi bana cevap verir.
Hülya Avşar'ı fena kızdırdılar
FOX'un Masumiyet dizisi sezona çok iddialı bir giriş yapmıştı. Ancak dizi sadece 13 bölümün ardından final yaptı. Mehmet Aslantuğ ve Deniz Çakır ile başrolü paylaşan ve yıllar sonra bu dizi için ekranlara dönen Hülya Avşar ise bu duruma çok öfkelendi. Hatta yapım şirketini basıp, "Beni sadece 13 bölüm için mi ikna ettiniz?" filan dediği dedikodusu da ortalıkta dolaştı.
Ancak, anlayamadığım bir durum var. Bildiğim kadarıyla diziler için yayıncı kuruluş ve oyuncularla ilk 13 bölüm için anlaşma yapılır. Dizi tutarsa, sözleşmenin süresi uzatılır. Eğer Hülya'nın sözleşmesinde "En az 100 bölüm çekilecektir" gibi özel bir madde yoksa, şaşırması ve kızması da boşuna...
Bana göre Hülya Avşar'ın en büyük hatası, FOX'ta yayınlanacak bir dizide rol almasıydı. Kariyeri ve oyunculuğu, dizileri asla tutmayan bir kanalın makus kaderini yenmeye yetmeyecekti tabii ki...
Şeref kürsüsü
5 aydır odasına hapsolan hastayı yatağıyla dışarı çıkartıp, bir de dondurma ısmarlayan Ayşenur Yiğit hemşire, kuruyan insanlığın ortasında vaha oldu.
Zap'tiye
Silici 2 filmi vizyonda: Sosyal medyada daha önce Sedat Peker ile çekilmiş fotoğrafını silen silene...
Ne demiş?
"Barış, yeterince kazanan adamların verdikleri molaya denir." (Atv dizisi Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'da Hamdi Baba'nın sözü)