Prof. Nihat Hatipoğlu'nun Atv ekranlarındaki iftar ve sahur programları tıpkı davul, pide, güllaç, şerbet, Hacivat-Karagöz, teravih ve mukabele gibi Ramazan ayının simgeleri arasına girdi. Her akşam görüntülü bağlantılar ile hocamızın programına bağlanan aileler sayesinde programın pandemi tedbirlerine takılan Sultanahmet geleneği stüdyoda başarıyla yaşatılıyor.
Okurlarımızdan da Nihat Hatipoğlu hocamıza büyük ve içten bir takdir var. İşte köşemizin lojistik destek subaylarından Ramazan Budaklar'ın tespit ve izlenimleri:
"Atv'de Nihat Hatipoğlu hocamızın arkasında yer alan 'zoom' ekranına bakınca Türkiye'yi görüyorum. Her kesimden insanımızı bir arada görüyorum. Soru soranlar da cevaplayan da ne kadar naif... Öyle kibar ve edep içinde konuşmalar var ki. Nihat hocam 'Sultanahmet ruhu'nu, kapsamını genişleterek ekrana taşıdı. Canlı yayının risklerini de göze alarak -ki siz daha iyi bilirsiniz. Bir de ne mi görüyoruz toplum olarak? Z kuşağı ile Asım'ın Nesli aynı nesilmiş!.. Hatipoğlu hocamıza ve Atv'ye sonsuz teşekkürler..."
Masumların vebalini nasıl ödeyecekler?
Köşemizin katkı şampiyonlarından Şerife Nalan Yılmaz bu kez de pandemi kurallarına ve kısıtlamalara uymayanların nasıl kul hakkına girdiğinden söz etmiş:
"Yüksel bey merhabalar, şu anda yaşadığımız tam kapanma sürecinde herkes gibi biz de madden ve manen zor günler geçiriyoruz. Esnafız ve işyerimiz kapalı. Duyarlı her vatandaş gibi temennim her şeye rağmen bu kapanmanın işe yaraması ve Covid-19 salgınının bitmesine yönelik olumlu gelişmenin yaşanması. Ama maalesef ki hâlâ salgının ciddiyetini anlamak istemeyenler yüzünden çabaların boşa gitmesinden korkuyorum. Tam kapanma açıklanır açıklanmaz insanımız bunu uzun bir bayram tatili gibi algılayıp güneye, tatil beldelerine, memleketlerine gitti. Dilimize 'Covidler göçü' diye bir tabir girdi. Kavimler göçü der gibi... Hiçbir yere gitmeyip kalanlar ise amaçsızca dışarıda gezmeye, çocuklar parkları doldurmaya devam ediyor. Yazık, çok yazık, bu kapanmada bile her türlü zorluğa rağmen mecburen işe gidenlerin ve bizler gibi işyerleri kapalı esnafın, kurallara uyan kişilerin, okulları kapalı öğrencilerin hakkını nasıl ödeyecekler? Ceza yazılmasını göze alan kural tanımazlar Covid-19'a yakalanabileceklerini bile düşünmüyorlar. Allah hepimizin yardımcısı olsun. Sağlıklı günler..."
Kağıt Ev'in dizi dizi hataları
Değerli okurumuz Nalan Karsan, uzman titizliğiyle Kağıt Ev dizisini masaya yatırmış:
"Son bölümde baba, anneye, kızlarını psikoloğa götürmelerini söylüyor. Ardından da 'Belki ilaç filan verir' diyor. Bunu diyen üniversite hocası. Psikoloğun ilaç yazamayacağını bilmez mi koskoca profesör? İlacı doktor yazar, yani psikiyatrist.
Sonra görüntüye psikiyatrist tabelası geliyor. 'Psikiyatrist filanca' yazıyor. E hani 'doktor' ibaresi? Yok. Çünkü psikiyatristin doktor olduğunu bilen yok. Maksat her dizide bir psikolog veya psikiyatrist olsun da...
Bu arada evin katil olan kızı televizyon programına çıkıyor. Ailesinin haberi yok. Hukuk profesörü baba, programın sunucusuna sitem ediyor: 'Beni niye aramadın?' Peki, o hukukçu baba 15 yaşındaki kızın ebeveyn izni olmadan canlı yayına çıkarılamayacağını bilmez mi?
Başka şeyler de var ama bunlar cayır cayır bağıranlar..."
Dünya dili Türkçe (!)
Radyo programcısı ve şair dostum Gökhan Karaduman, Teşkilat dizisindeki ayrıntı ile ilgili olarak lafı ağzımdan almış:
"Merhaba ağabey nasılsın? Teşkilat dizisi çok güzel ama hangi ülkede olursa olunsun, hep Türkçe konuşulması rahatsız etmiyor mu seni de? Bu bölümde ajanlarımız Hollandalı gibi davranıyor ama Türkçe konuşuyor. İsrailli Türkçe, Yunan Türkçe... En azından bir dublaj yapılmış olması gerekmez miydi sence de?"
Hay aklınla bin yaşa kardeşim. Kalemine sağlık...
Gaf kürsüsü
Değerli dostum Tansu Sarı bu haftayı da boş geçmedi. İşte ihbarı: TGRT Haber'deki Stüdyoda Futbol'da yorumcu Cem Küçük'ün sözleri: "Euroleague maçı için Rusya'ya giden Fenerbahçe Basketbol Takımı'ndan ikinci kez Covid testi istediler ancak UEFA (Futbol kuruluşu) devreye girdi..."
Zap'tiye
Tam kapanma sürerken televizyonda bir de 'Hava Durumu' vermiyorlar mı?..
Ne demiş?
Okurumuz Korhan Kolcu, Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü? filmindeki ilginç diyaloğu not etmiş:
- Yalanların Türkçesini duymaktansa, gerçeklerin Rusçasını dinliyorum.
- Peki Rusçasının gerçek olduğunu nereden biliyorsun?