Palu ailesini artık bilmeyenimiz yok. Geçen yıl Müge Anlı ile Tatlı Sert programında ilmek ilmek çözülen cinayet ve türlü rezilliğin adı olmuştu bu aile. Geçen hafta aklımıza yeniden Palu ailesini getiren olay da Atv'deki Tatlı Sert'te yaşandı.
İhsan Çapar, bir süre birlikte yaşadığı Adile Yeşilgöz'ü istemek için babasını ve hoca olduğu söylenen bir adamı alıp, Yeşilgöz ailesinin evine geliyor. "Evinizden define çıkartacağız" yalanıyla aileyi 350 bin lira dolandırıyor.
Ancak olaylar bununla da kalmıyor. Enişte, evliliğe karşı çıktığı söylenen müstakbel kayınbiraderini ormana kaçırıp tecavüz ettikten sonra çıplak fotoğraflarını çekiyor. Bu arada iddiaya göre eve getirdiği Suriyeli kadınla hep birlikte yaşıyorlar filan... Kim bilir Müge deştikçe daha neler ortaya çıkacak? Diyeceğim o ki, 32 kısım tekmili birden rezalet...
Benim asıl dikkat çekmek istediğim nokta, eskiden masum ve bozulmamış bildiğimiz köy hayatlarının şimdilerde Dallas'a dönüşmüş olması. Bana göre bunun sebebi, dijitalleşme... Eskiden uzak köyler günlük gazeteyi bile bir hafta sonra okuyabilirdi. Şimdilerde sosyal medya ve televizyon sayesinde herkes anında her şeyden haberdar. Özellikle de köyün steril yaşamını tehdit eden kötülüklerden, çirkinliklerden...
Köylerde hâlâ 'organik' insan kaldıysa, tohumumuzun güçlü olmasındandır...
İçimizdeki şeytanlar
Alın size bir "Nasıl bu hale geldik?" vakası daha... Çorum'da eski muhtar, oğluyla kavga eden 13-14 yaşlarında iki çocuğu okul servisinin içine dalıp tabancayla öldürdü. İddia edildiğine göre eğer silahı tutukluk yapmasa, servisteki tüm çocukları öldürecekti...
Olaya farklı bir açıdan bakmaya çalışacağım. Muhtarlar, köyün en önemli kişisidir. En bilge, en eğitimli, en iş bitiren kişiler arasından seçilir. Muhtar örnektir, muhtar semboldür, muhtar bir yanda devleti, öbür yanda köyü temsil eden kişidir. Muhtar olana beylik silahı edinme hakkı da verilir. Eminim o muhtar da yukarıdaki özelliklerden en az birini bünyesinde barındırdığı için seçilmiş ve iki yıl boyunca görev yapmıştır.
Gelgelelim, bugünlerde etrafımız 'maskeli şeytanlarla' çevrili. İnsanlar içlerinde yaşayan şeytanı kamufle etmek adına adeta makyaj ustası kesilmişler. Adam, karısını 20 bıçak darbesiyle katletmiş. Yıllardır yan dairede yaşayan komşusu diyor ki, "Ondan böyle bir şeyi hiç beklemezdik. Sessiz, sakin, melek gibi bir adamdı..."
Her şeyi 'cinnet' ya da 'bir anlık öfke' ile izah etme saflığını artık bırakalım. Belli ki şeytanın ziyaret etmediği ruh yok. Hatta bazılarının içinde yuvalanıp, uygun zamanda fışkırmayı bekliyor. Kapımıza Allah sevgisinden (Dikkat edin, 'Allah korkusu' demiyorum) bir inanç kilidi asmak zorundayız ki, şeytan içeri giremesin.
Nasıl olacak peki?
Artık başka bir gezegenden geldiklerine ve virüsle işbirliği yaptıklarına inandığım vurdumduymaz, cahil, adam sen de'ci bir grup yüzünden pandemiden bir türlü kurtulamıyoruz.
Ağzımı bir karış açık bırakan açıklama Eskişehir'deki filyasyon ekiplerinden geldi. Adama Covid-19 teşhisi koyup, evinde karantinaya göndermişler. Peki akrabaları, tanıdıkları ne yapmış? Günlerce 'geçmiş olsun' ziyaretine gelmişler. En az 15 kişi virüs kapmış. Yine aynı şehirde düğüne katılan 600 kişi birden Covid-19 ile tanışıp, karantinaya alınmış.
Başlıkta "Nasıl olacak peki?" diye sormam bundan. Pandemi kurallarına uymayanlar "Adam öldürmeye tam teşebbüs"ten yargılanmadıkça, bu işin üstesinden gelemeyeceğiz galiba...
Gaf kürsüsü
Okurumuz Melih Aycan'ın tespiti: Kuruluş Osman'da Zerkutay ağaçtan damlayan suları ağzını açıp yakalamaya çalışırken yakın çekimde ağzındaki diş dolguları görünüyor.
Zap'tiye
12 Mart, hem İstiklal Marşı'nın kabulünün hem de muhtıranın ortak tarihi. Mehmet Akif Ersoy, şiirine 'Korkma' diye başlarken geleceği görmüş olmalı.
Ne demiş?
Yıldız Teknik Üniversitesi'nin ödül töreninde sunucu Bay J, en iyi erkek oyuncu ödülünü almak üzere Kerem Bürsin'i sahneye çağırırken, "Kerem bey zor şartlarda çalışıyor. Gözleriniz dolacak ama geçen yıl bölüm başı 120 bin lira alarak çalışmaya devam etti" deyince, Bürsin salonu terk etti.