Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu pazar sabahı Atv'deki programında sadaka konusunu işliyordu. Sadakanın dinimizdeki yeri ve önemine değinirken, 'gönülden ve karşılıksız' olmasına özen gösterilmesi gerektiğini vurguladı. Sadaka, dertten, kazadan, sıkıntıdan korurdu şüphesiz ama bunu tamamen bir 'garanti' ya da 'sigorta' olarak görüp, o duygu ve beklentiyle sadaka vermenin bir faydasının olmayacağını söyledi. Hocamız bir de kendi başından geçen tecrübeyi paylaştı:
Erkek kardeşiyle birlikte Diyarbakır'dan otomobille yola çıkmadan önce canları kentin meşhur tatlısı burma kadayıf çeker. Bir tatlıcıya girip, kadayıf yerlerken Hatipoğlu'nun gözü, dışarıdan tatlılara bakan gariban bir adama takılır. Hocamız hemen dışarı çıkıp, "Buyurun lütfen, bize katılın, size bir kadayıf ikram edeyim" der. O sırada dükkan sahibi "Siz zahmet etmeyin hocam, ben ikram ederim" deyince Hatipoğlu itiraz eder. "Hayır, o bugün benim misafirim. Sen başka zaman ısmarlarsın." Yoksul adam tatlısını yiyip, dükkandan ayrılırken hocamıza "Allah sizi dertten, beladan korusun" diye dua eder.
Nihat hoca, kardeşinin kullandığı otomobile biner. Şehirlerarası yolda önlerine bir kız çocuğu fırlar. Kardeşi direksiyonu kırar ve 110 kilometre hızla bir kayaya çarparlar. Emniyet kemeri ve hava yastıkları sayesinde, pert olan aracın içinden bir çizik bile almadan çıkarlar. Her ikisi de aynı anda aynı şeyi hatırlar. Garibanın duasını...
Bir fotoğrafın söylediği
Atatürk'ün yeni ortaya çıkan bir fotoğrafı geçen hafta sonu tüm gazetelerin birinci sayfalarını süsledi. Büyük Önder'in 1930 yılında Antalya'yı ziyareti sırasında çekilen fotoğrafa uzun uzun baktım. Gözüm Atatürk'ün pantolonuna takıldı. Ütüsü jilet gibiydi. Hani kazara birinin bacağına değse, kesecek kadar özenle ütülenmişti. Üzerindeki paltoya baktım, taktığı fötr şapkaya... Buram buram özen ve zevk kokuyordu. Bugünün dünya liderlerinde bile zor rastlanacak bir üstün zevkin, bir giyim kuşam gustosunun timsaliydi.
Mustafa Kemal Atatürk'ün giyimiyle ilgili özel terzisinin dördüncü kuşak torunu Levon Kordonciyan ile çok sohbet etmişliğim var. Atatürk'ün giyimine bu kadar özen göstermesinin iki sebebi olduğuna kanaat getirdim. Birincisi, çağdaşlaşma yolunda gönülsüz ve savaş yorgunu bir topluma örnek teşkil etmek. İkincisi, büyük değer verdiği halkının önüne daima temiz, özenli ve düzenli çıkma kaygısı.
Atatürk yaşamıyor olabilir. Ama fotoğrafları bile konuşmaya, yol göstermeye devam ediyor.
Koş nine, koş!
Japonya'da mayıs ayında düzenlenecek olimpiyatlarda meşaleyi dünyanın en yaşlı insanı taşıyacak. Adı Kane Tanaka... Dile kolay, tam 118 yaşında.
İki pandemi, iki dünya savaşı ve iki kanser atlatan Tanaka, Shime kentinde meşaleyi devralacak ve ailesinin destek verdiği tekerlekli sandalyesiyle taşıyıp, son bir kaç metreyi ise koşacak.
Konuyla ilgili konuşan torunu "Herkesin bunu görüp ilham almasını, yaşın engel olmadığını anlamasını istiyoruz" dedi. Özellikle bizim yaşlıların ilham almasını diliyorum. Hani şu 60'lı yıllarının ortasında kendi şalterlerini indirip, gün saymaya başlayanların...
Teşkilat tamamdır ama...
TRT 1'in yeni dizisi Teşkilat, izleyicilerden tam not aldı. Milli İstihbarat Teşkilatı'nın fedakar görevlilerinin vatan millet uğruna verdikleri şanlı mücadeleyi anlatan dizi, özenle çekilen aksiyon sahneleri ve tempolu kurgusuyla göz doldurdu.
Ancak... İlk bölümün çekimlerinin iki ay sürdüğünü biliyorum. Yani bir sinema filmi gibi. Bu tür aksiyon dizilerinin bizde makus bir talihi vardır. Tüm barutlarını ilk bölümde ateşler, sonra izleyiciyi uyutmaya başlarlar. Umarım çıtayı en yükseğe koyan Teşkilat, yeni bölümlerde çıtanın altından geçmeyi tercih etmez.
Gaf'let kürsüsü
İstanbul'da biri 8, diğeri 4 yaşındaki iki kardeş, açık bırakılan inşaat alanındaki su dolu asansör boşluğuna düşerek hayatını kaybetti.
Zap'tiye
Sonunda kurye ile ceset taşındığına da şahit olduk. Lojistikte çağ atladık, insanlıkta sınıfta kaldık...
Ne demiş?
Oyuncu Ceren Hindistan, "Bilerek mi zengin sevgili seçiyorsun yoksa tesadüf mü?" diye soran takipçisine ilginç bir yanıt verdi: "Fakiri n'apiyim?"