Son zamanlarda polise 'dayılanmak' çirkin bir moda haline geldi. Polis kimlik istiyor, motosikletli kurye "Sen benden kimlik isteyemezsin" deyip, telefonuna sarılıyor: "Bana teşkilatın numarasını verin, eniştemi verin bana..." Doktor yarbay, çevirmede kimlik soran polise "Senin ederin ne? Maaşın ne kadar? Kaç paralık adamsın da bana kimlik soruyorsun?" diye dikleniyor. Alkollü adam, ceza yazan trafik polisine "Seni buralardan sürdüreceğim, Doğu'da kendine yer beğen" diye nara atıyor. Beyrutlu turist, maske takmasını isteyen polisin koluna vurmaya kalkıyor. Hatalı park yüzünden ceza kesilmek istenen kadın sürücü, polislere hakaret ve küfür yağdırıyor.
Son zamanlarda polise 'dayılanmak' çirkin bir moda haline geldi. Polis kimlik istiyor, motosikletli kurye "Sen benden kimlik isteyemezsin" deyip, telefonuna sarılıyor: "Bana teşkilatın numarasını verin, eniştemi verin bana..." Doktor yarbay, çevirmede kimlik soran polise "Senin ederin ne? Maaşın ne kadar? Kaç paralık adamsın da bana kimlik soruyorsun?" diye dikleniyor. Alkollü adam, ceza yazan trafik polisine "Seni buralardan sürdüreceğim, Doğu'da kendine yer beğen" diye nara atıyor. Beyrutlu turist, maske takmasını isteyen polisin koluna vurmaya kalkıyor. Hatalı park yüzünden ceza kesilmek istenen kadın sürücü, polislere hakaret ve küfür yağdırıyor.
ABD'de, Almanya'da, Fransa'da 'polis şiddeti' neredeyse her gün bültenlere ayrı haber olarak giriyor. En küçük bir direnmede, kimsenin gözünün yaşına bakmıyorlar. Çoğu zaman da orantısız güç kullanıp, görevlerini en vahşi şekilde yapmayı tercih ederek otoriteden nefret edilmesine yol açıyorlar.
Aklından devletin polisine direnmeyi geçirenler, bizimkiler kadar vicdanlı polisleri öpüp de başınıza koyun. Siz bir Alman polisinin, hastaneden çıkan yaşlı nineyi asansörü çalışmayan evinin önünde bırakmayıp, sırtında 5 kat yukarı taşıdığına hiç şahit oldunuz mu?
Kraliyet Sırları
TLC'de salı akşamları 21.00'de yayınlanan Kraliyet Sırları belgeselinin tiryakisi oldum. Belgesel, İngiliz Kraliyet Ailesi'nin yaşadığı sarayları ve onların içindeki büyük sırları anlatıyor. Örneğin, ben Ana Kraliçe'nin bu kadar zevk yoksunu bir insan olduğunu bilmiyordum. Buckingham Sarayı'nı öyle zevksiz döşemiş ki, insan odaları gezince deniz tutmuşa dönüyor. Hele yerdeki halıyla, giydiği İskoç eteğin aynı desen ve rengi taşıması yüzünden gözlerimden kan fışkıracaktı neredeyse...
Kraliçe Elizabeth, bir gün oturma odasındaki mobilyaların tamiri için saraya bir döşemeci çağırmış. Bir gün sarayın hizmetçilerinden biri, ustanın çalıştığı odaya girip, "Çay ister misiniz?" diye sormuş. Usta "Evet ama bu sefer o süslü porselen fincanlarla değil, bir kupanın içinde ve iki şekerli istiyorum" demiş. Az sonra siparişi gelmiş. Getiren kimmiş biliyor musunuz? Kraliçe'nin ta kendisi...
Ama beni en çok şaşırtan hikaye başkaydı. Başkanlığı döneminde Obama, Buckingham Sarayı'nda ağırlanmış. Gece yarısı bir saray görevlisi, Obama'nın bulunduğu odanın kapısını çalarak, "Affedersiniz sizi rahatsız ediyorum sayın Başkan ama bulunduğunuz odada fareler var. Bilmenizi isterim" demiş. Obama'nın nazik yanıtı saray tutanaklarına bile geçmiş: "Bu özel bilgiyi First Lady'den gizlerseniz çok sevinirim, çünkü kendisi fareden çok korkar."
Maraşlı'yı beklerken...
Yarın yazı günüm olmadığı için bugünden yazıyorum. Bu yılın merakla beklediğim dizisi Maraşlı yarın 20.00'de Atv'de başlıyor. Neden mi merakla bekliyorum? Birincisi, aksiyon dizilerini seviyorum. İkincisi, Burak Deniz ile Alina Boz'un ekran kimyasının tuttuğuna inanıyorum. Son olarak, fragmanlarındaki müthiş diyaloglar beni çok etkiledi. Alina Boz, kitapçıdaki Burak Deniz'e "Kaybolan Yıllar'ı arıyorum" diyor. Bizimki, "Az aşağıdaki meyhaneye bakın" diye ironi yapıyor. Kız bu kez yazarının ismini söylemeye çalışıyor: "Aşkım Yakar..." Delikanlı çapkınca soruyor: "Kimi?.."
Sizi bilmem ama ben yarın akşam Atv ekranları karşısında olacağım. Büyük ihtimalle de pişman olmayacağım.
Gaf kürsüsü
Kraliçe 2. Elizabeth'in yılbaşı mesajında arkada görünen altın piyanonun, ABD işgalinden sonra Saddam Hüseyin'in sarayından yağmalandığı ve Kraliçe'ye hediye edildiği ortaya çıktı.
Zap'tiye
Dünyanın daha hızlı dönmeye başladığı ve artık bir günün 24 saatten daha az sürdüğü açıklandı. O da kurtuluşu kıyamette görüp, depara kalkmış olmalı...
Ne demiş?
Söylemezsem Olmaz yorumcusu Bircan Bali, 2009'daki Eurovision Şarkı Yarışması'nda dördüncü olan Hadise hakkında ilginç bir yorum yaptı: "Hadise'nin muayyen günüydü, yoksa birinci olurdu."