TRT'de görev yapan spor spikeri ve program sunucusu Ersin Düzen'in maaşı büyük polemik konusu oldu. Fatih Altaylı, Habertürk'teki yazısında Düzen'in TRT'den aylık 400 bin, Futbol Federasyonu'ndan danışmanlık ücreti olarak aylık 100 bin lira aldığını iddia edince kıyamet koptu. Ersin Düzen, hem sosyal medya hesabından hem de TRT'de canlı sunduğu programdan Altaylı'ya ateş püskürdü: "Bu iftirayı ispatlarsan ben bir daha ekranda görünmeyeceğim. Ama ispatlayamazsan sen ne yapacaksın?" diye sordu. Ardından TRT'den Ersin Düzen'in maaşıyla ilgili resmi açıklama geldi. Açıklamada Düzen'e aylık 25 bin lira ödendiğini, bu sezon yüzde 10 artışla 27 bin 500 lira ödeneceği belirtildi.
Ersin Düzen, Fatih Altaylı'nın '500 bin liralık maaş' yazısı sonrası yaptığı ilk açıklamada "Ben bu paranın 10'da birini bile almıyorum" dedi. Benim hesabıma göre 500 bin liranın 10'da biri 50 bin lira eder. Yani Düzen'in küçümsediği o maaşı ben 4 ayda alıyorum. 40 yıllık gazeteciyim. Çalışmadığım gazete ve televizyon kalmadı. Bugüne kadar yayınlanmış 10 binden fazla makalem, 3 kitabım, senaryolarım, tiyatro oyunlarım, televizyonda sunduğum programlarım, en popüler yarışmalarda jüri üyeliklerim var. Ayıptır söylemesi, Türkiye'nin en çok okunan köşelerinden birini yazıyorum. Buna rağmen emekli bir milletvekilinin aldığından daha az maaşa çalışıyorum. Benim burada performansını eleştirdiğim dizi oyuncuları, kazandığım yıllık parayı neredeyse bir bölümde alıyorlar.
Bunları niye mi yazdım? Fatih Altaylı'yı, Ersin Düzen'i okuyan bakkal, kasap, hısım, akraba benim de öyle paralar kazandığımı sanıyor da ondan..
Eh ben, yukarıda maaşımı açıkladım sayılır. Sevgili köşe yazarı meslektaşlarım, sunucular, programcılar, var mısınız maaşlarınızı açıklamaya? Bence açıklayın. Çünkü biz gazeteciler her 5 yılda bir Maliye Bakanlığı'na varlık beyanında bulunmak zorundayız. Allah'ın ve devletin bildiğini, kuldan ve vatandaştan niye saklayalım ki? Haydi siz de köşelerinizden açıklayın maaşlarınızı. Ama öyle açıktan zarfla verilenleri sıyırmak yok. Hem bordrodaki, hem zarftaki birlikte... Var mısınız?
Tam Hıncal ağabeye göre asansör
Hıncal ağabeyin (Uluç) yaza söyleye dilinde tüy bitmişti. Eski binada aşağıya inecekler, yoğunluk nedeniyle uzun süre asansör beklememek için önce yukarıya çıkan asansöre biniyor, sonra aşağıya iniyorlardı. Katlarda bekleyenler de onların yüzünden binemiyorlardı. Hıncal ağabey, Balmumcu'daki binada o 'uyanıklarla' yıllarca mücadele etmiş ama bu kötü alışkanlığın önüne geçememişti.
Eyüpsultan'daki yeni binamızın asansör sistemine en çok Hıncal ağabey sevinecek. Çünkü herkes her kata inip çıkamıyor. Sadece elektronik tanıtım kartınıza yüklü olan katlara ve odalara girebiliyorsunuz. Yani bodrum katındaki yemekhaneye gitmek için önce 20'nci kata çıkıp sonra aşağı inmek artık yok. Geriye Hıncal ağabeyin (ve tabii ki hepimizin) üstesinden gelmesi gereken tek sorun kalıyor: Asansörde selamlaşıp gülümseyerek hal hatır sormak... Onu da becerebilen bir elektronik yazılım olsa keşke...
7 farkı bulun!
Keçiören'deki hastanede vefat eden hastaların yakınları, kendilerine saldırıp öldürmesin diye sedyelerle barikat kuran hemşire ve doktorlar bir tarafta, Brezilya'da hastaneye yatırılan evsiz adamın can yoldaşı sokak köpeklerinin hastane kapısında içeri adım atmadan bekleşmeleri diğer tarafta... Fazla söze gerek var mı?
Gaf kürsüsü
Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Koronaya önlem olarak kahvehanelerde her oyun için yeni iskambil kağıdı destesi açılsın" önerisine kargalar bile güldü. Demek ki iktidarda olsalar, her durakta sefere yeni otobüs koymaya kalkacaklar!
Zap'tiye
Maskelere parayla reklam verilsin. Bakın o zaman herkes takıyor mu, takmıyor mu...
Ne demiş?
Cem Yılmaz, konuk olduğu Candaş Tolga Işık'ın Az Önce Konuştum programında açıkladı: "Korona aşısını Acun buldu. Niye güldünüz? Bütün Türkiye bunu beklemiyor mu?"