Alzheimer çağın hastalığı... Ailemin büyüklerinde var. Ben de potansiyel bir Alzheimer hastasıyım bu durumda. Alzheimer ne mi? Bunamanın afili ve bilimsel ismi.
Hastalığın ilerlemesini durdurabilmek için tüm nörologların ortak bir tavsiyesi var: "Beyninizi mutlaka bir şeylerle meşgul edin. Yaşlıyım diye sakın şalterleri indirmeyin." Bunun yollarından biri de bulmaca çözmekten geçiyor. Yani beyin jimnastiği yapmaktan. Durum böyle olunca bana göre en önemli 'Alzheimer doktoru' olarak sevgili ağabeyim Ercan Bostancıoğlu'nun ismi öne çıkıyor. Meraklıları yıllardır hem günlük olarak Günaydın'da hem de hafta sonu eklerimizle birlikte verilen bulmaca ilavelerinde onun bulmacalarıyla 'tedavi' oluyorlar.
Önceki hafta cumartesi beni bir kez daha bulmacasına koymuş, "Alttaki gazeteci' diye... Bu üçüncü kez oluyor. Her bir nüshayı alıp, çerçeveleterek ödül vitrinime koydum. Zira bulmacada yer almak, bana göre hem ünlü, hem güçlü, hem de etkin olduğunun bir beratı.
Bulmaca çözmek akıl işi. Ama bulmaca hazırlamak üstün akıl işi. Tedavine sağlık Ercan ağabey... Yaşıtların, evlatlarının ismini bile hatırlayamazken, sen Ateşböceği'nden kıyı feneri yaratıp hepimize yol gösteriyorsun ya, helâl olsun!..
Haftanın muhteşem oyunculukları
Yeni başlayan dizilerden üçü var ki, beni ekran karşısına adeta çiviliyor. Atv'deki Maria ile Mustafa'nın resim sergisi dolaşıyormuş hissi veren muhteşem mekan ve manzara seçimlerine, tv8'deki Kırmızı Oda'nın 'toplumsal psikoterapi' niteliğindeki enfes diyaloglarına, TRT 1'de başlayan Masumlar Apartmanı'nın 'sahiciliğine' bayılıyorum. Kırmızı Oda'da bu hafta öne çıkan oyuncu Salih Bademci idi. Psikiyatri seansında, kendi ile sürekli savaş halindeyken bir anda çözülen adamı öyle bir oynadı ki, konservatuvarlarda ders olur. Sadece konservatuvarlarda mı? Al o sahneyi, üniversitelerin psikoloji amfilerinde ders olarak göster. Öyle ki, sahneyi izleyenler sosyal medyada "Bitirdin bizi Salih Bademci" diye paylaşımlarda bile bulundular.
Bir diğer oyunculuk resitali ise Masumlar Apartmanı'nda kaygı bozukluğu ve temizlik takıntısı yaşayan dengesiz abla Safiye'yi oynayan Ezgi Mola'nın ortaya koyduğu muhteşem performanstı. Onu izlerken acı acı gülümsedim. Domatesleri dört kez sabunlayan, yere dökülen taze fasulyeye sanki eve yıldırım düşmüş tepkisi veren Safiye'lerden etrafımızda öyle çok var ki.,.
Bu arada başrol oyuncuları Birkan Sokullu (Han) ve Farah Zeynep Abdullah'ın (İnci) kimyalarının iyi tuttuğunu da söyleyebilirim. Özellikle Farah Zeynep, her filminde, her dizisinde 'aşkta masumiyetin ete kemiğe bürünmüş hali' gibi duruyor.
Gerçekten Efsun'lu mu?
Çukur dizisinde akıl sır erdiremediğim bir durum var: Organize suç dünyasının önemli isimlerinden birinin kızı olan Efsun'un evi yol geçen hanı gibi. Herkes bir yolunu bulup kızın evine gizlice girerek, onun dönmesini bekliyor.
Son olarak kızcağız, Cengiz Bey'i de evinde buldu. Ayrıca eve kim gelse, bizimki gözetleme deliğinden bile bakmadan kapıyı açıyor. Bu kadar önemli bir karakterin evinde bir-iki koruma, içeride hizmetini görecek birkaç personel olmaz mı? Neyse ki kızın başına henüz bir şey gelmedi. Gerçekten Efsun'lu olmalı...
Gaf kürsüsü
TRT 1'in dizisi Masumlar Apartmanı'nda son model cip hızla duvara çarpıyor. Sürücüsü Han, kafasından ve kolundan yaralanıyor. Ama ne hikmetse aracın hava yastıkları açılmıyor.
Zap'tiye
Neredeyse üç günde bir ormanlardan kadın cesedi çıkıyor. Evet, 'kadınlar çiçektir' ama ekince yeniden çıkmaz!
Ne demiş?
Beyaz TV'deki Hayatta Her Şey Var programında bir izleyici, konuk ilahiyatçıya şu soruyu yöneltti: "Karım namaz kılarken diziyi de izliyor. Bu namaz kabul olur mu?"