Atv'nin geçen cuma yayınladığı Kardeş Payı dizisinin birleştirilmiş iki bölümünü izleyince ekranda kaliteli, zekice hazırlanmış komedi dizilerine ne kadar hasret kaldığımı fark ettim. Bu köşenin okurları bilir, Ahmet Kural - Murat Cemcir ikilisi beni en çok güldüren komedyenlerdendir. Filmlerine de, dizilerine de bayılırım. Bir de yazar-yönetmen Selçuk Aydemir'in mizah anlayışı ile benimki fena halde örtüşür. O şahane diyalogları, rafine esprileri, yaratıcı betimlemeleri büyük keyifle izlerim. Bu nedenle şu kabus günlerinde yüzümü güldüren, gelecek cumayı bana iple çektiren Kardeş Payı ekibi ile bu şahane diziyi yeniden ekrana taşıyan atv yönetimine içtenlikle teşekkür ediyorum.
Diziyi benim için kıymetli kılan sebeplerden biri de ondan iki gün önce Kanal D ekranlarına gelen ve bizlere komedi dizisi diye yutturulmaya çalışılan Dudullu Postası adlı saçmalıklar silsilesiydi. Ben ki; farklılıkları destekleyen, klişelere her daim karşı duran, komedide absürdü savunan biriyim. Ama 'absürt komedi' ile uçuk kaçık saçmalıklar arasındaki farkı kavrayamamış bu dizi için ekran başında harcadığım zamana üzüldüm. Dizi 2018'de çekilmiş. Ama ekranda kendine yer bulabilmek için salgın nedeniyle neredeyse tüm dizilerin kalkmasını beklemiş. Bunun sebebini, izleyince gayet iyi anladım. Üzüldüğüm nokta ise gökyüzünden daha çok yıldız barındıran muhteşem kadrosu oldu. Neyse ki tadı kaçan ağzımı iki gün sonra Kardeş Payı ile 'çalkalama' fırsatı buldum.

Ünlülerin balatayı sıyırma emareleri
Geçen haftalarda ironik bir yorum yazdım, "Karantina günlerinde ünlü olmak ne zormuş!" diye... Şimdilerde ünlülere alkış yok, uzatılan mikrofon yok, sahne yok, dizi yok... Kısacası ilgi, alâka yok. Ama bir şekilde 'gündemde kalmak' gibi bir mecburiyet de (!) var. Öyleyse saçılsın sosyal medyaya ev halleri...
2. Sayfa programına evlerinden görüntülü bağlanan ünlülerin ruh halleri ise beni ciddi ciddi endişelendirdi. (Asıl endişelenmem gerekenin havuzlu evlerinde canı sıkılan ünlüler değil, gecekondularında lokmaya muhtaç garibanlar olduğunu biliyorum elbette. Ama şu anki konumuz o değil) Her daim ilgi çemberinde yaşamaya, pohpohlanmaya, gömlek değiştirir gibi koca ve sevgili değiştirmeye alışık ünlülerimiz fena halde bunalımda. Geçen hafta 2. Sayfa programına evinden bağlanan İrem Derici'ye soruldu: "Karantinanın bittiği ilk gün ne yapacaksın?" Derici cevap verdi: "Kapıdan çıkar çıkmaz önüme çıkan ilk erkeğe evlilik teklif edeceğim..." Sonra Ebru Polat'ın açıklaması geldi: "Bir çıkayım şu karantinadan her güne bir sevgili bulacağım..."
Şu günlerde konu bulmakta güçlük çeken magazin muhabiri dostlarım, sıkın dişinizi. Belli ki salgından sonra sansasyonlara yetişemeyeceksiniz...

'Süper Güç' kimmiş?
ABD tükenme noktasında. Cebinde 30 bin doları olmayana koronavirüs tedavisi yok. Eldiven bulamayan doktorlar kendilerini çöp poşetine sarıyor. Rusya'da ne olup bittiğini bilen yok. Çünkü şeffaf değiller. Çin, şimdilik yırtmış görünüyor. Ama şimdi de virüsü bilinçli olarak dünyaya yaymakla suçlanıyor. İtalya perişan. İspanya dökülüyor.
Peki bizde durum ne? Devletimiz her yurttaşına ücretsiz maske dağıtıyor. Koronavirüs tedavisinden ücret alınmıyor. Kendi solunum cihazımızı, maskemizi, eldivenimizi üretiyoruz. Üretmekle kalmayıp, zor durumdaki ülkelere gönderiyoruz.
Belli ki virüsten sonra dünya yeniden kurulacak. Biz de 'Yeni Süper Güç' olarak bu takımın oyun kurucusu olacağız. Bundan iyi moral kaynağı, bundan güzel virüs aşısı olur mu?
Ne mutlu Türk'üm diyene!..

Gaf kürsüsü
Çene kazalarıyla ünlü İrem Derici canlı yayında olduğunu unutup, sevgili dostu Mustafa Ceceli'den "Eşşo...eşek" diye söz etmesin mi!

Zap'tiye
Bar çıkışında rast geldikleri magazin muhabirlerine "Özel hayat, mahremiyet" filan diye çemkiren ünlüler şimdi mutfaklarından, banyolarından, giyinme odalarından canlı yayında.. Ey korona, sen nelere kâdirsin!

Ne demiş?
Bu Gece programına katılan oyuncu İrem Sak'tan ilginç bir itiraf geldi: "Karantina yüzünden 6 ayda bir yenilenmesi gereken dolgularım eridi, çok üzüldüm."