İnsanların kendi iç alemine dönme fırsatı elde ettiği, ölüm korkusuyla Allah'a daha yakın durma ihtiyacı hissettiği, maneviyatın önem kazandığı şu günlerde Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu'nun atv'de sunduğu programlar da hak ettiği şekilde daha fazla ilgi ve önem kazandı.
Nihat Hocamız cuma günü tek kelime ile 'enfes' bir program yaptı. Salgın süresince camilerden yapılan duaları eleştiren kendini bilmezleri, öyle ince, öyle tatlı taca çıkardı ki... Üstelik bu tür sınavlarda din ve bilimin birlikte insanlara hizmet vereceği mesajını da eksik etmeden. Sonra, zor zamanlarda 'yardımlaşmanın' nasıl önem kazandığını, hadislerden, sahabenin tecrübelerinden damıtılmış anlatılardan örnekler vererek ortaya koydu. Umarım, yardım kampanyalarını bile politize eden, eleştiri adına hadisleri bile bozma, tahrip etme cüreti gösteren, bundan muhalefet cephanesi çıkarmaya çalışanlar da izlemişlerdir. Ardından, meydanlarda Müslüman cemaatiyle birlikte namaz kılmaya çalışan, secde eden İtalyanları, camiye Kur'an dinlemeye giden Musevileri getirdi ekrana hocamız. Hak dininin birleştiriciliğini vurguladı uzun uzun...
Nihat Hatipoğlu son olarak şu zorlu karantina günlerinde bozulmaya yüz tutan psikolojileri de yatırdı masaya. Bunu anlatırken, Sabahattin Ali'nin şiirinden bestelenen 'Aldırma Gönül' şarkısının sözlerine de itiraz etti. Dedi ki, "Hani şarkıda geçiyor ya, 'Dertlerin kalkıyorsa şaha, bir sitem yolla Allah'a..' diye, hâşa, sitem yollamak ne haddine? Onun gösterdiği yola her şekilde itaat etmek zorundasın. Eğer kendini darda ve dışlanmış hissediyorsan, İnşirah suresini oku. (Anlamı gönül açıklığı, iç rahatlığı demek) Rahatladığını göreceksin. Bunu herkese tavsiye ediyorum."
Bugünleri kolayca atlatabilmenin formülü belli: 6 İ... İnat, inanç, itidal, ilim, irfan, inşirah... Bu gece mübarek Berat kandili. Tüm duaların Allah katında kabul gördüğü, kötülüklerin def edilmesi, günahların bağışlanması için fırsat günü. Nihat Hoca yine atv ekranlarında yüreklerimize yelpaze sallayacak.
Şimdi ellerimizi göğe uzatıp, dua etme vaktidir...
Yeni kahramanlarımız
Koronavirüs bize neler öğretmedi ki... Haftalardır bu sütunlarda yazıp duruyorum, bitmiyor. Vefayı öğrendik, ailenin değerini yeniden keşfettik, en önemli servetin sağlık olduğunun farkına vardık, iyilik yaparak iyileşebilmenin mümkün olduğunu gördük.
Virüs, kafamızdaki kahramanlık kriterlerini, rol modellerin tanımını da değiştirdi. Şimdi yepyeni kahramanlarımız var. Bilim adamları, doktorlar, mikrobiyologlar, zanaatkarlar, mucitler... Biz uzun zamandır tek şarkılık pop idollerinin, kerameti kendinden menkul din tüccarlarının, nasıl şöhret olduklarına bir türlü inanamadığımız internet fenomenlerinin peşine takılmış, oradan oraya savruluyorduk. Gözümüzde hepsinin değeri sıfırlandı. Bizi kuyudan kurtaracak ipin sadece 'bilim' ile örülebileceğini gördük. Ama o ipi de inanç kayasına bağlamayı ihmal etmeden. Zira krizi fırsat görüp, bilimi 'inanç karşıtlığı', inancı ise 'bilimin önündeki duvar' olarak göstermek isteyenler türedi.
Unutmuştuk, hatırladık: Öncelikle 'bilime' ve 'inanca' muhtaç olduğumuzu...
Şahane bir Parazit!
Digiturk sayesinde pazar akşamı yılın Oscar şampiyonu Parazit filmini izleme olanağı buldum. Genellikle festivallerde ödül alan filmleri pek beğenmem. Zira çoğunluğu, burnu havada jüri üyelerinin "Bir film ne kadar anlaşılmazsa, o kadar iyidir" düşüncesiyle oyladıkları saçmalıklardır. Ama Parazit öyle değil. İlk dakikasından muhteşem finaline kadar insanın burnunu ekrana yapıştırıyor.
İlk kez bir Uzak Doğu yapımı En İyi Film Oscar'ını alınca şaşırmıştım. İzleyince sebebini gayet iyi anladım. Oyuncusundan yönetmenine, ışıkçısından senaristine harika bir iş çıkartmışlar.
Çin'den yayılan virüs ABD'yi bitirdi. Güney Kore sineması da Hollywood'u bitirecek gibi...
G
af kürsüsü
Berhan Şimşek, evinden görüntülü bağlandığı Haber Global'deki programda, canlı yayında olduğunu unutup sigara yakınca rejiye büyük panik yaşattı.
Zap'tiye
Her şeyin çakmasını yapan Çin, virüsün hasını üretti vallahi!
Ne demiş?
"15 günde 10 kilo aldım. Vallahi ekmek arası lahmacun yedim ya... Kendi göbek katımda kıvrılıp uyuyorum." (İrem Derici'nin evden bağlandığı 2. Sayfa programındaki sözleri)