Felaket üstüne felaket... İnsan antidepresan kullanmadan haber bülteni izleyemez hale geldi. Bir felaketin yasını tutmaya fırsat kalmadan diğerini yaşıyoruz. Önce deprem acısı, ardından coronavirüs paniği, derken İdlib'den gelen şehit haberleri, onları toprağa verdiğimiz gün önce çığ, sonra uçak felaketi... İsyanım var... Bütün bu felaketlerin bizi birbirimize daha çok kenetlemesi gerekirken, gözyaşından siyaset damıtmaya çalışanları izlemek acımı bir kat daha artırıyor. Daha dramların dumanı tüterken, olan bitenin ne olduğu anlaşılmadan çıkıp nutuk çekenler, ilgili ilgisiz tüm kurumları suçlayanların neyin peşinde olduğu aslında çok açık. "İnsan mezbahası" ya da "Recm çukuru" haline gelen sosyal medyadan ise hiç söz etmek istemiyorum. Yahu bırakın da insanlar önce acısını yaşayabilsin, yasını tutabilsin.
Bir de 'uzman' görünümlü 'felaket tellalları' var ki, sinirimi hepten oynatıyorlar. Hayatlarında hiç çığ yaşamamışlar ama ahkam kesiyorlar. Onca insanın çığ bölgesinde ne işi varmış?.. Kardeşin, anan, baban çığ altındayken ikinci çığ tehlikesi umurunda olur mu? Ellerinle, tırnaklarınla kazmaktan seni hangi güç, hangi tehlike alıkoyabilir? Yaşamadan bilebilir misin?
Ya uçak faciası yaşanır yaşanmaz pilotları suçlayan sözde bilirkişilere ne demeli? Yahu pilotlar çok şükür hayatta. Bırakın onlar bir anlatsın olan biteni. Sonra kara kutular deşifre edilsin. Meteoroloji raporları gelsin. Yok, ille de vur abalıya...
Artık iyice şüphe duymaya başladım. Acaba bu kadar 'yamyam' haline geldiğimiz için mi tüm felaketler gelip bizi buluyor?..
'Pilot asmaca' oynamak
Havacılığa duyduğum büyük ilgi nedeniyle History Channel'da pazartesi geceleri 22.00'de yayınlanan Uçak Kazası Raporu belgeselini kaçırmadan izliyorum. Belgesel, bugüne kadar meydana gelmiş uçak kazalarını, bilimsel raporlar, uzman görüşleri ve tanıkların ifadelerini esas alarak yeniden masaya yatırıyor.
Bir seferinde uçak iniş sırasında yan rüzgar alıp, pistten çıkmış ve yanmıştı. Olayı incelediler. Pistle ilgili pilota verilen meteoroloji raporunda uçağı savuracak bir rüzgardan söz edilmiyordu. Ancak tespit edilemeyen anlık bir yan rüzgar felakete sebep olmuştu. Başka bir olayda ise bakım sırasında doğru takılmayan bir cıvata düşüp yakıt deposunda bir kıvılcım oluşturarak koca uçağın yanarak düşmesine sebep olmuştu. Diyeceğim o ki, 'bilim' devreye girmeden 'pilot asmaca' oynamak, sadece bültenlerin süresini doldurmaya ve reyting arttırmaya yarar.
Ya babası görmeseydi?
Dehşet görüntülerini bültenlerde izlemiş olmalısınız. Düzce'de bir baba, çocuğunu kreşe veriyor. Bir süre sonra kadın öğretmenlerden biri, 2 yaşındaki çocuğu alıp bir köşede dövmeye başlıyor. Olayı güvenlik kamerasından izleyen baba hemen içeriye girip müdahale ediyor. O vicdansız öğretmen tutuklanıyor.
Peki o baba, olayı görmeseydi ne olacaktı? O çocuk eziyet görmeye devam edecek, hayatı kararacak, belki de ömür boyu ruhunda taşıyacağı yaralara sahip olacaktı. İşin daha da vahim tarafı, o öğretmenin benzer bir suçtan dolayı daha önce uzaklaştırma almasıydı. Belli ki ruhsal bir sorunu vardı. Herhangi bir okula adım atmaması gerekirdi. Önerim net: Çocuğa şiddet uygulayan öğretmen, hemen meslekten atılsın ve cezasını çektikten sonra bir eğitim kurumuna 500 metreden fazla yaklaşamasın.
Bu arada olaya şahit olduğu halde soğukkanlılığını koruyan o babayı da yürekten kutluyorum.
Ben onun kadar sakin kalabilir miydim, doğrusu bilemiyorum.
Gaf kürsüsü
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, deprem bölgesi ziyaretleri sırasında Kızılay çadırlarına en az iki kere girip çıktığı haber kameraları tarafından tespit edilmesine rağmen dönüşte "Orada iki gün kaldım, bir tek Kızılay çadırı göremedim" demesin mi?
Zap'tiye
Deprem, coronavirüs, şehitler, çığ, uçak kazası... Haber bültenlerinin jeneriğine de tıpkı sigara paketlerinde olduğu gibi "Dikkat kanser yapabilir" yazılsın...
Ne demiş?
Elçin Sangu, dizi oyuncusu olmanın zorluğunu ilginç bir şekilde ifade etti: "Bizler pahalı ameleleriz."