Haber merkezlerinin ajanslara mahkum olup 'tek tip' bülten ürettiği günlerde atv Haber'in özel haberleriyle nasıl fark yarattığını geçenlerde bu sütunlarda örnekler vererek uzun uzun anlatmıştım. Cumartesi kahvaltı haberlerinde izlediğim haber ise bu alanda atv Haber Merkezi'nin başlattığı 'devrimin' yeni bir örneğiydi. Aslında bunu sadece bir 'özel haber' olarak değerlendirmek de hata olur. Muhabir Altay Altuğ'un haberi ve kameraman Ayhan Arıtürk'ün görüntüleri bir ibret belgeseli, çaresiz uyuşturucu bağımlıları ve onların moral arayan anne- babaları için kuyuya sarkıtılmış bir kurtarma ipi gibiydi.
18 yaşında saplandığı uyuşturucu batağından 35 yaşında kurtulabilen Yücel Kuran, hem başından geçenleri anlatıyor, hem de bir dönem kendisi gibi bataklığa saplananlara yol gösteriyordu.
Şimdilerde ise kendini bağımlılıktan kurtulma konusunda rehberlik yapmaya adamış, seminerler, toplantılar düzenleyerek eğitmenliğe başlamıştı. Ağzından çıkan her cümle, çerçeveletilip tedavi merkezlerinin duvarlarına asılacak cinstendi. Bir ara dedi ki, "Mutsuz olmak için adeta bir servet harcadım.İnsan kızının saçının bir telini milyon dolarlara değişir mi? Ben bir madde uğruna değiştim.."
Yücel'in annesinin söyledikleri ise tüylerimi diken diken etti: "İflas ettiği gün odasına kapanıp bir şeyler içti. Sonra acayip korkunç sesler çıkarttı.
Böyle atlar kişner ya, onun gibi. Bir süre sonra elime bir yastık alıp odasına girdim.
Hem onu, hem kendimi öldürecektim. Yastığı yüzüne kapattım, üzerine çıkıp oturdum. Morarmaya başlamıştı, babası yetişti. Sonra hepimiz oturup dakikalarca ağladık."
Babası da Yücel'in kurtulma sürecini şöyle anlattı:
"Bir gün sokakta sızıp kaldığı yerde bir adam onu bulmuş. Cebine Bağımsız Yaşam Derneği'nin kartını koymuş.
Bizimki derneğe gidince onda umut ışığı görmüşler. İlk olarak tiyatroya başladı. Sonra da bir kitap yazdı. Ben o kitabı ilk okuduğumda annebaba olarak ne büyük hatalar yaptığımızı anladım."
Atv'nin Bağımsız Yaşam Derneği'ndeki eski bağımlılarla ilgili haber serisi pazar günü de devam etti.
Bence bugüne kadar yapılmış onlarca 'kamu spotundan' çok daha etkiliydi. Çünkü hiçbir kurgu, 'gerçeğin' yerini alamazdı...
Tecavüz suçlusu otomobiller
Şu dizilerde 'reklam olmasın diye' otomobillerin önündeki logoların siyah bantla kapatılması gülünçlüğünü aklım bir türlü almıyor. Sanki biz şeklinden şemalinden o otomobilin ne marka olduğunu anlayamayacak kadar aptalız. Ya da o logo açık kalırsa hepimizin o otomobil bayinin önünde sıra olup o modeli kapışacağımızı sanıyorlar. Dünya televizyonlarında böyle bir uygulama yok. Elin adamı onca dizi, film çekiyor ama 'bantlama' rezilliğine girişmiyor. Şimdi en az 'bantlama' kadar uçuk kaçık bir önerim var: Hani otomobil firmaları takside kullanılacak otomobilleri fabrikadan sarı renkte çıkarıyorlar ya, dizide kullanılacak olanları da 'logosuz' çıkarsınlar bari... Dizilerde panjurundaki logo siyah bantla örtülen bir otomobil görünce beni bir gülme alıyor. Sanki otoparkta yandaki arabaya tecavüz ederken yakalanmış da gözleri bantlanmış gibi...
Gaf kürsüsü
CNN Türk'de yayınlanan tartışma programında Ekrem İmamoğlu'nun kayağa gitmesi tartışılırken gazeteci Metin Özkan'ın sözleri büyük tepki topladı: "Necdet Bey (Saraç) sen o konuyu oraya getirirsen ben de kayağa getiririm. Kötü kayarım bak..."
Zap'tiye
Bilim adamları direkt 2021 yılına atlayabilmek için bir çalıştay düzenleyebilirler mi acaba? 2020 pek iyi başlamadı da...
Ne demiş?
Cuma günü Müge Anlı cinayetlerden, tecavüzlerden, kayıplardan ne denli bıktığını şu sözlerle ifade etti: "Ne yapmak istiyorum biliyor musunuz? Akşam eve gidip ayaklarımı uzatıp Hercai'yi izlemek..."