"Diliyorum ki kendi yolumda ilerlerken yolculuğuma tanık olan herkese, mesafe kat etmek için her zaman ayaklara gerek olmadığını ve dahası ayakları varken durmayıp koşmaları gerektiğini göstermek adına örnek olabilmişimdir."
Bunu söyleyen; elleri ve ayağı tutmamasına rağmen bilgisayarın klavyesini burnuyla, mouse'u ise sol ayağıyla kullanıp İzmir Yaşar Üniversitesi'nden 'birincilikle' mezun olan 24 yaşındaki Şeyda Melis Türkkahraman...
Öncelikle, siyasetin sığ sularında aylardır 'O ne dedi, bu ne dedi'nin peşine takılan vatandaşa 'hayatın içinden' bir haberle manşetten seslenmeyi seçen SABAH gazetemin yöneticilerini yürekten kutluyorum.
Asıl teşekkür ise Şeyda Melis'e... Haberi okuduktan sonra önce şükrettim, sonra da ellerime ve ayaklarıma baktım. 'Bu uzuvlarımın hakkını yeterince verebiliyor muyum?' diye düşündüm kendi kendime. Bulduğum cevaplardan tatmin olmadım, hatta utandım.
İki yıl önce her iki el bileğimdeki 'tünel hastalığı' diye bilinen rahatsızlık, gut ağrılarım ile birleşince bir ay boyunca yazılarımı bandajlı kollarla, büyük acılar çekerek yazmak zorunda kalmıştım. Tabii ki Şeyda Melis'in durumuyla asla karşılaştırılamaz. Bir ara klavyeyi burnumla kullanmayı bile denemiştim çaresizce. Sonuç hüsran tabii ki... (Eğer bu yazıyı bilgisayar ortamında okuyorsanız, klavyenize burnunuzla dokunmaya çalışın, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız)
Şeyda Melis'in, yazımın başındaki tek cümlelik dersini, üniversitelerin tüm kürsüleri bir araya gelse veremez. 'Türkkahraman' soyadının altını ise eminim başka hiç kimse bu kadar iyi dolduramaz.
Bundan sonra ne zaman bir zorlukla karşılaşsam, elleri tutmamasına rağmen yaşama dört elle sarılan, ayakları iş görmemesine rağmen hayat maratonunda ipi en önde göğüsleyen Şeyda Melis'i hatırlayacağım.