Son 20 gün içinde halk otobüslerinin karıştığı üç ayrı vukuat... Yoldan çıkanlar, yanıp kavrulanlar, direksiyon başında kitap okuyan şoförler...
Belli ki halk otobüslerinde ciddi bir 'sorun' var. Eğitimsizlik mi, bilgisizlik mi, zor çalışma koşulları mı, yoksa sürücülerin bu denli ciddi bir sorumluluk almaya uygun kişiler arasından seçilmemesi mi... Sebep hangisi olursa olsun, hemen ortadan kaldırılmalı.
Geçen yıl bu sütunlarda bir halk otobüsünden canımı nasıl tesadüfen kurtardığımı anlatmıştım. Yıldız Posta Caddesi'ni Büyükdere Caddesi'ne bağlayan kavşakta yayalara yeşil yanarken, her zamanki alışkanlığımla sadece trafik ışıklarına güvenmeyip sağıma bakmasam, ışık ihlali yapan bir halk otobüsünün altında kalacak ve 'İkinci Ercan Arıklı vakası' olarak arşivlerdeki yerimi alacaktım. Yazıdan sonra belediyeden arayıp şoförün belirlendiğini, gerekenin yapılacağını söyleyerek binbir özür dilediler.
Son günlerde yaşanan olayları, muhtemel yeni kazalar öncesindeki ilahi bir 'uyarı' olarak kabul etmemiz lazım. Önerim şu: İstanbul'da özel bir trafik denetleme timi kurulsun. Bu tim sadece halk otobüslerini 'seyir halinde' gözlemlesin. Böylece 'teşhis' doğru konulur ve insanların hayatını kurtaracak tedavi de bir an önce başlar.
Hazır söz 'seyir halinde denetim'den açılmışken şehirlerarası yollarda denetim yapan trafik ekiplerine de bir önerim olacak. Bu memurlara 'şüpheli' gördükleri sürücüler için anında bir seri trafik sınavı yapma yetkisi verilsin. Bilgisi, deneyimi ve fiziki şartları yetersiz görülen sürücüler anında trafikten alıkonulsun.
Eminim; belli noktalarda radar pususu kurup ehliyetruhsat denetimi yapmaktan çok daha faydalı olacaktır. Ben Altınoluk'ta bir süpermarketin bomboş otoparkından çıkma 'mücadelesi' veren Ankara plakalı bir hanım sürücüye rast geldim. Bu kadar deneyimsiz ve yeteneksiz bir sürücünün Ankara'dan Edremit'e kadar tek parça halinde gelmesi, tamamen Allah'ın bir lütfuydu.
Dönüş yolunda bayramın trafik istatistiklerine geçmemesi için ardından uzun uzun dua ettim...