SEZON başladı ve yine izleyicinin üzerine bir kova dolusu dizi boca ettiler. Sizi bilmem ama ben kendimi, yoldan geçerken kanallar arasında çıkan çatışmanın orta yerinde kalmış masum vatandaş gibi hissediyorum.
Şimdi diyeceksiniz ki, "Sana da yaranılmıyor.
Bunca dizi alternatifi dünyanın başka hangi ülkesinde var?" İyi hoş da, Teoman'ın şarkısında söylediği gibi, 'çok kadın, yok kadın' demektir...
Enflasyon kuralını hatırlayalım: Piyasaya ne kadar para sürersen, paranın değerini o kadar düşürürsün.
Benim gibi her diziyi izlemeye kalkarsanız, günün sonunda sanki hiçbir şey izlememiş hissine kapılıyorsunuz.
Bu toz-duman arasında Kanal D'nin iddialı dizisi A.Ş.K. da reyting denizine oltasını daldırdı.
İşin içinde Hazal Kaya gibi bir dizi fenomeni olunca, izleyici merakla gala gecesini bekledi ama hemen söylemeliyim ki, benim gözlerim Hazal'dan çok Aslı Tandoğan'a kilitlendi. Bugüne kadar rol aldığı dizilerde ve önemli bir rol üslendiği Kabadayı filminde bile bu kadar parlamamıştı. 'Parlamak' kelimesini özellikle seçtim. Çünkü hem yeteneği, hem de fiziki görünümü ışıl ışıldı. (Bunda dizide kullanılan özel filtre tekniğinin de payı olduğunu düşünüyorum) Eğer dizi, reyting savaşına girişeceği Muhteşem Yüzyıl ve Doksanlar'ın karşısında tutunabilirse, bu yıl Hazal'dan çok Aslı konuşulur...
Dizi aslında sağlam bir reyting formülüne dayanıyor:
Cazibe=Aşk üçgeninin iç 'acılarının' toplamı+İhtiras/ Zenginlik... Ama bu kez aşkın büyülü iksiri ile baldıran zehri yer değiştirmiş. Lüks bir hayatı düşleyen Azra; sevdiği adam Kerem'i, amansız bir hastalığın pençesindeki zengin kızı Şebnem'e kendi eliyle servis ediyor.
Tamam, aşk fedakarlık ister ama bu kadarına da başka bir şey derler!
Bu durumda, diziye ismini veren A.Ş.K.'nın açılımı da kendiliğinden ortaya çıkıyor:
Adını Şerefsiz Koydum!