Filme koşa koşa gittim. Öyle ya, bu kadro kolay kolay bir araya gelmezdi.
Oyunculuğu yıllandıkça değerlenen Tuncel Kurtiz, her dizisinde ayrı döktüren İlker Aksum, kadın komedi oyuncusu deyince aklıma gelen üç isimden biri olan Binnur Kaya, yeni neslin en komik kızı Büşra Pekin, ekrandaki her karesi 'çok güzel hareket'e dönüşen Bülent Emrah Parlak ve bu köşenin övgü şampiyonlarından Öner Erkan bir araya gelir de kötü film çıkar mı?
Çıkmış... Vallahi de billahi de çıkmış...
OYUNCULARA KÜÇÜK GELDİ
Mutlu Aile Defteri filmine giderken, kendimi filmin yapımcısı TİMS ve onun patronu Timur Savcı'yı alkışlamaya şartlandırmıştım. Zira televizyondan para kazanan prodüktörlerin, bu paraların bir kısmını sinema sanatının emrine vermelerini nicedir yürekten destekliyordum.
Ama gördüm ki, Savcı'nın girişimi 'iyi niyet'ten öteye gidememiş.
Yine de cesaretinin, şevkinin kırılmasını istemem. Bunu 'pahalı bir tecrübe' olarak kabul edip daha ciddi ve özenli projelerle sinemaya destek vermeye devam etmeli.
Film aslında giderek unutulmaya yüz tutan 'aile olmanın erdemine' işaret etmesi açısından önemli bir misyon üstleniyormuş gibi görünse de, attığı taş bir türlü ürküttüğü 'kargaya'(!) değmiyor. (Kurbağa yerine neden 'karga' dediğimi filmi izleyenler anlayacaktır.)
Dakikalar ilerledikçe ortada ne komedi kalıyor, ne mesaj.
Film, Tuncel Kurtiz'in enfes performansıyla açılınca, beklenti yükseliyor.
Ama hikaye zayıf, kurgu yetersiz, yönetim sıradan olunca; filmin tüm yükü oyuncuların sırtına biniveriyor. Filmi çekerken ne hissettiler bilmem ama oyuncuların yerinde olsam, galada bu 'apartma'yı izlerken müthiş acı çekerdim... Sanki sırf; televizyon sektöründe giderek daha güçlü bir konum edinen Timur Savcı'ya 'ayıp olmasın' diye oynamış gibiydiler. Film mi çekmişler, ıstırap mı; karar veremedim.
Kendini ispatlamış bir yapımcı, birbirinden değerli oyuncular, her türlü parasal, idari ve teknik destek var ama ortada 'film' yok. Sanki şefin eline un, yağ, şeker vermişler, o da 'turşu' kurmuş!