Esra Erol, atv'deki izdivaç programını bir 'sosyal laboratuvar' gibi kullanmayı keşfetti.
Ulaştığı 'tetkik sonuçlarını' ise zaman zaman kaleme aldığı kitaplarıyla adeta raporlandırıp 'bilimsel tebliğ' haline getiriyor.
Çocuk gelinlerin dramını tüm çıplaklığıyla ortaya koyduğu Kara Duvak'tan sonra Esra'nın ikinci kitabı Sessiz Kadınlar da Turkuvaz Yayınları etiketiyle raflardaki yerini aldı. İlk projede olduğu gibi ikincisinin de tüm geliri Umut Evi projesine aktarılacak.
Kitapta; Esra'nın öykülerini dinlediği 13 kadının ibret verici hikayesi, kendi ağızlarından anlatılıyor.
Arada da uzman görüşleri ile analizler yapılıyor.
Yalan söyleyecek değilim, 13 öykünün tamamını henüz okuyamadım. Ama ilk ikisi, fikir edinmem için bana yetti. Önce onları 'hazmedip' diğerlerini de okumaya çalışacağım.
Zira dramlar öyle koyu, gerçekler öylesine pütürlü ki; insan yutup sindirmekte bir hayli zorluk çekiyor.
Bugün kadınlara yönelik şiddetin eriştiği boyutu tartmak, eski koca cinayetlerinin kökenine inmek için bu hikayeler başlı başına birer sosyolojik veri oluşturuyor.
Okuduğum ilk andan beri 'kadınların sessizliği' kulaklarımda ve vicdanımda yankılanıp duruyor.
Kitabın bana göre en değerli bölümlerinden biri de; sonuna eklenmiş hukuki bilgiler. Kadınların haklarını yasal olarak nasıl koruyacaklarına, ne şekilde yardım alacaklarına, nereye ve nasıl başvuracaklarına dair en net bilgiler burada özetlenmiş.
Hani gerekli telefonları, magnet şeklinde buzdolabına yapıştırırız ya; Sessiz Kadınlar da bu yönüyle tüm kadınların başucunda yer almalı.