Beşiktaş -Trabzonspor maçının ilk yarısı biterken Burak kırmızı kart görmüş; saha karışmış. Yayıncı kuruluş Lig TV ne yapıyor? Hemen reklama çıkıyor. Burak ile Ernst arasında ne geçti? Saha karıştığında kim kime ne yaptı? Hakem bu kararı neden verdi? Göremiyoruz...
Peki, ne yapıyoruz? Yayıncı kuruluşun önceden yaptığı reklam anlaşmasına sporseverler olarak uyuyoruz.
Yani, uyuyoruz!
Fenerbahçe-Galatasaray maçı bitmiş. Sahanın içi de, dışı da karışmış. Haftalardır beklenen maçın en önemli anı gelmiş. Bir takım şampiyon olmuş, diğeri hüsrana uğramış. Peki biz ekran başındakiler ne yapıyoruz?
Yayıncı kuruluşun önceden yaptığı reklam anlaşmasına tüm sporseverler olarak uyuyoruz.
Yani, uyuyoruz!
Uzun reklam spotu sırasında, özellikle Galatasaraylılar; takımlarının şampiyonluk sevincini göremedikleri için saçlarını başlarını yoluyorlar. O sırada tribündekiler sahaya atlamış, polisle çatışıyor. Neden? Bilen yok... Şansal Büyüka bile ekranda yalvarıyor: "Yahu neden ortalık karıştı? Bir bilen varsa söylesin Allah aşkına..."
Yüzyılın en heyecanlı spor olayı gerçekleşiyor ama yayıncı kuruluş reklam yayınlamak zorunda.
İşte size 'futbol' sanıp peşinde koştuğumuz koca bir yılın özeti... Aslında her şey para... Her şey reklam... Her şey yayın geliri...
Sahada sadece futbolcular oynuyor sanıyorsanız, fena halde aldanıyorsunuz. Sizi, yani ekran başındakileri piyon gibi oynatıyorlar. Farkında değilsiniz...
Hangi takımı tuttuğunuzun hiç önemi yok. Kupayı asıl hak eden, bu oyununuzla sizlersiniz...