Genç yönetmen Seyfi Teoman hayatının baharında trafik canavarına yenik düşüp aramızdan ayrılmasaydı, belki de Bizim Büyük Çaresizliğimiz filmini hiç izleyemeyecektim...
Üç hafta boyunca hastanede yaşam savaşı veren genç yönetmenin hayatını yitirdiği gün, hem D Smart'ta, hem de TRT 1'de filmleri gösterildi. Ben de festivalde kaçırdığım Bizim Büyük Çaresizliğimiz filmini izleme olanağı buldum. (Teoman'ın hayatta kalmasını, hiçbir filmini izlememeye yeğ tutardım tabii ki...)
Kısacık kariyerine müthiş başarılar sığdıran Seyfi Teoman için filmi izledikten sonra çok daha fazla üzüldüm. Zira geleceğin Fatih Akın'larından, Zeki Demirkubuz'larından, Nuri Bilge Ceylan'larından birini yitirdiğimize hükmettim.
Bir naif insan öyküsü, perdeye bu kadar duyarlılıkla aktarılabilir mi? Gerçek dostluğun en fırtınalı aşklardan bile daha değerli olduğunu nasıl da nakış gibi işlemiş film rulosuna...
Karşılık beklemeden sevmenin yüceliğini ne güzel de süzmüş kameranın lensinden...
Yazık olmuş Seyfi Teoman'a, hem de çok yazık...
'ÇAT' DİYE DOĞRADILAR
Özellikle TRT için, yayın akışını değiştirip kurumun normlarını zorlayacak nitelikte bir filmi, ödülden ödüle koşan Bizim Büyük Çaresizliğimiz'i Seyfi Teoman'ın anısına ekrana getirmesi sebebiyle övgü satırları düzmeye hazırlanırken bir de ne göreyim? Filmin final sahnesinin ardından akan jeneriği ilk saniyesinde 'çat' diye kestiler! Merhum Teoman ile beraber bu filme katkı sağlayanların isimleri böylelikle doğranmış oldu. Ne uğruna? TRT'nin haftalık dizilerinin tanıtımlarını girebilmek için...
E hani bu jest, yönetmenin 'anısına' idi?
Nerede kaldı saygı duruşu?
Bırakın o gün toprağa verilmiş bir yönetmeni, bu saygısızlığı hangi sinema emekçisi hak eder ki?
Kaş yaparken göz çıkarmayı ne de güzel beceriyoruz. İşte bu da bizim büyük çaresizliğimiz...