Kriz haberciliğinde bir türlü sorumlu davranamıyoruz. Son olarak deniz otobüsünün kaçırılma olayında da hep birlikte çuvalladık.
Haberin duyulması ile beraber tüm haber kanalları yayına başladı. Hatta içlerinde uydu yer belirleme cihazları yardımıyla teknenin o anda nerede olduğunu grafiklerle verenler bile vardı. Teknenin Marmara Denizi'nde zigzaglar çizdiği duyuruluyordu.
O anda "Eyvah" dedim içimden, "Allah mürettebatın yardımcısı olsun..."
Zira gece karanlığında zigzag çizmenin bir tek anlamı olabilirdi: Yakıtı bitirmek.
Deniz otobüsünde televizyon vardı ve terörist bu bültenleri takip edebiliyordu.
Neyse ki duruma uyanacak kadar denizcilik bilgisi yoktu da bu haber aymazlığının faturası ağır olmadı.
Bir gün sonra ise gazetelerde operasyonun ayrıntıları anlatılıyordu.
Hürriyet gazetesi, makine dairesindeki personelin SAT komandolarına nasıl yardımcı olduğunu detaylarıyla öyküleştirmişti. Üstelik şifreyi veren, kapıyı açan mürettebatın isim ve soyadını açıkça yazacak kadar sorumluluktan uzak bir tavır sergilemişti.
Yahu, söz konusu gözü dönmüş bir terör örgütü değil mi? Bu isimleri nasıl deşifre eder, komandolara kapıyı açtıklarını, yer gösterdiklerini vs. nasıl yazarsınız? -Allah korusun- yarın bir gün başlarına bir şey gelse, bu sorumluluğun altından nasıl kalkacaksınız?
Bunları yazıyorum ki, bir daha benzer olaylar yaşandığında herkes attığı adımın farkına varsın.