Buradan Türk Dil Kurumu'na sesleniyorum: Bu yıl Muhteşem Yüzyıl'ın Prenses Isabella'sına Türk diline katkılarından dolayı ödül vermezseniz, hatırım kalır. Kendisi birkaç hafta önce, korsanlar tarafından yakalanıp saraya satıldığında, bir kelime Türkçe (Ya da Osmanlıca... Dizide hep 'Türkçe' diye geçiyor ya) bilmediği gibi; dilimizi öğrenmeyi de şiddetle reddediyordu. Ama ülkemizde yıllarca kalan yabancılar bile Türkçe'yi ancak çat pat konuşur hale gelmelerine rağmen, yetenekli prensesimiz bu hafta Kanuni'nin karşısında maşallah bülbül gibi şakıdı. Ona Türkçe öğreten nedimenin boş zamanlarında Fenerbahçeli Alex ile de ilgilenmesini diliyorum...
Bu arada milli kahramanımız Malkoçoğlu da aşkın girdabında maskara olmaya devam ediyor. Bu hafta, koca şehirde hediye beğenecek başka yer yokmuş gibi, kızın babasının kuyumcu dükkanından kolye alıp Armin'e verdi. Bizim saf kızımız da babasının kendi elleriyle yaptığı o kolyeyi boynuna takınca, aşıklar doğal olarak kuyumcu babaya yakalanıverdi. Tamam, aşkın gözü kördür de, insanı bu kadar da aptala çevirmemesi lazım, öyle değil mi?