Almanya'ya çalışmaya giden işçiler denildiğinde, aklımıza hep o sabit görüntü gelir: Sirkeci Garı'nda tahta bavullarını vagona yüklemeye çalışan; kolalı gömlekli, emanet kravatlı, saçları briyantinli aslan gibi delikanlılar... O dönemde ne yediler, ne içtiler, neler yaşadılar pek bilmeyiz. En fazla Bulgaristan'dan geçerken söğüşlendiklerini, bayram tatillerinde Kapıkule'den girdikten sonra 'yolunacak kaz' muamelesi gördüklerini, dazlaklar tarafından evlerinde yakılmaya çalışıldıklarını biliriz... Ama fazlası, çok daha fazlası varmış meğer... Ben de TRT'nin yeni belgeseli Alamanya Alamanya'nın ön gösterimi sırasında öğrendim.
Meğer Schindler'in Listesi filmine taş çıkartacak sağlıksız ortamlarda, insanın dayanamayacağı güç çalışma koşullarında ter akıtmışlar. (Bir Alman doktor soyup, sıraya dizdiği Türk işçilerinin ağızlarını açıp dişlerini kontrol ediyordu! Sanki az sonra fabrikaya değil de gaz odasına gönderilecek gibiydiler. Türkiye'de pamuk yorgana sarılıp yatanlara, Almanya'da içine saman tıkıştırılmış şilteler layık görülmüştü) Ve bunca cefaya katlandıktan yıllar sonra bile; hem Almanya'da, hem Türkiye'de 'yabancı' sayılıyorlardı...
TRT müthiş bir iş yapmış. Gurbetçilerin 50 yıllık serüveninin ekonomik, siyasi ve kültürel izdüşümünü büyük bir dikkat ve özenle belgeleyecek bu projenin önünü açmış. Ve ortaya sekiz bölümden oluşan bir 'belge seli' çıkmış. Aslında buna sadece belgesel demek büyük haksızlık olur. Zira gerçek bir film tadında. Kamerası, kurgusu müthiş. Mekan kullanımı, arşiv desteği muazzam.
Başta yönetmenleri Semra Güzel Korver ve Ayla Karıl Tezgören olmak üzere, emeği geçen herkesi yürekten kutluyorum. Ama asıl tebriğim; bu belgeseli 50 yıllık tecrübeleriyle ışıklandıran ve çoğu zaman stand up tadında konuşmalarıyla cazip kılan gurbetçi Türköze çiftine... Ve TRT yönetimine de koca bir alkış. Bu belgeseli hem hazırlatıp hem de 27 Ekim Perşembe saat 20.00 gibi prime time kuşağında yayınlama cesaretini gösterdikleri için...
Bu arada tanıtımın yapıldığı TRT İstanbul Radyosu bir ilke de tanıklık etti. İlk kez bir rap grubu, bu duvarların içinde canlı konser verdi. Gurbetçi rap'çi Çağlar Budak ve Afrikalı arkadaşı, gurbetin sancılarını rap müziğin isyankar tınıları eşliğinde, hepimizin kalbine kazıdı.
Ve belgeselden edindiğim en önemli bilgi: Meğer Almanya ile Türkiye işçi gönderilmesi konusunda sadece üç yıllık bir anlaşma yapmışlar.
Üç yılın sonunda tüm işçilerimiz geri geleceklermiş. Ama Almanya bizimkilerden öyle memnun kalmış ki; Türkiye'nin isteğine rağmen, anlaşmayı tek taraflı bozup işçileri geri göndermemiş.
Şimdilerde uyum sorununu, ekonomik zorlukları filan ileri sürerek 'Turken Raus' (Türkler dışarı) diye yaygara koparan bazı Almanlar'a, bu gerçeği hatırlatmak isterim...