Ezel'in aşk dersleri devam ediyor. Bu hafta 'sırt sırta aşk'ı öğrettiler bize... Aşk; yüz yüze, göz göze, diz dize, ten tene yaşanır bilirdik ya, meğer sırt sırta da olurmuş. Meğer sevgiliye aşkı ilan etmek için ille de onun gözlerinin içine bakmak gerekmezmiş... Evli çiftlerin pek çoğu bir zaman sonra uykuya birbirlerine sırtlarını dönerek dalmayı adet edinir. Bu, evlilikte aşkın bitip alışkanlığın başladığının işareti sayılır. Oysa Ezel'de Ramiz ile Selma'nın sırt sırta verdiği bir aşk sahnesi vardı ki, aman aman... 1970'lerin ortası... Karısı, Ramiz'i cezaevinde ziyarete gelmiş. Karısına öyle duygusal, öyle etkileyici aşk sözleri söylüyor ki, hepimiz şaşırıyoruz. Hatta saf karısı bile "Neler söylüyorsun, ağlatacaksın beni" diye hayrete düşüyor. Sonra kamera genel plana geçiyor. Bir de ne görelim? Ramiz'in arkasındaki sandalyede gerçek aşkı Selma var. Selma'nın karşısında sözde görüşe geldiği bir figüran adam. Meğer Ramiz, karısına söyler gibi yaptığı her şeyi aslında sırtını verdiği Selma'ya söylemekte... 'Aşkın sırtından geçinmek' diye bir şey varsa, budur işte... Bu sahnenin eğer bir altyazısı olsa, eminim şöyle yazardı: "Yüzyüze değil, omuz omuza da değil, eğer aşkı sırt sırta bile yaşıyorsanız, o, sevdanın ta kendisidir..." Peki ya Ramiz'e evlat veren karısı? Erkeğinin dudaklarından dökülen her kelime ile mutlu oluyordu. Oysa, o sözlerin gerçek adresinin 'arka sandalyedeki kadın' olduğunu bilse? Gerçek aşk ile gerçek ihanetin bu kadar güzel anlatıldığı bir başka sahne hatırlamıyorum...