Vay, vay, vay, vay... Yazıya böyle Kıvanç Tatlıtuğ efektiyle girmeme neden olan, pazar akşamı Telegol'de yaşananlar karşısındaki şaşkınlığım... Malum, spor gündemimiz Arda Turan'ın kasıkları arasına sıkışıp, kaldı. Erman Toroğlu'nun söylediği ya da ima ettiği sözlerin üzerine Arda'nın gözyaşları içinde verdiği röportaj fırtına yarattı. Toroğlu, Telegol'de Arda'nın fazla seksten sakatlandığını söylemediğini, sadece kendi hastalığını örnek verdiğini iddia etti. Ancak, nedense herkes Toroğlu'nun Arda'ya bir imada bulunduğu düşüncesine kapıldı. Hatta aynı stüdyodaki Ahmet Çakar bile... (Çakar, ertesi gün doktor arkadaşlarını arayıp, "Kasık sakatlığı aşırı seksten kaynaklanır mı gerçekten?" diye bilgi alma ihtiyacı hissetmiş) Zaten, konu Arda'nın kasığıyken, Toroğlu'nun birdenbire kendi sakatlığından söz edip, "Ben de futbolcuyken kendime iyi bakmazdım. Aşırı seks nedeniyle aynı sakatlığı yaşadım" demesinin neredeyse herkes tarafından aynı şekilde algılanması tesadüf olmasa gerek. Neyse, bu konu artık Toroğlu ile muhatapları arasındaki bir hukuk meselesidir. Bu aşamada bize daha fazla hariçten gazel atmak düşmez. Ama programda konuşulanlar gerçekten de hayret vericiydi. Hani Ezel, Kurtlar Vadisi ve Kılıç Günü'nün senaristleri kafa kafaya verse, böyle iddialar ortaya atamazlardı. Toroğlu-Arda olayı için bir yerden düğmeye basılmış. Maksat, Milli Takım'ın başarısız sonuçlarının tartışılmasını engellemek, gündemi saptırmakmış. Fenerbahçe Kulübü, Toroğlu'nu, Galatasaray ise Çakar'ı tasfiye etmek istiyormuş. Arda, Almanya'da fıtık ameliyatı olmamış. Daha ciddi olan sakatlığına geçici çözüm olarak kasık adalesindeki yüzeysel sinirler alınmış, yırtılması muhtemel yere önlem için dikiş atılmış. Arda'nın yeniden sakatlanması kaçınılmazmış. Şansal Büyüka, Arda ile konuşmuş. Arda'nın sözlerinin hedefi Toroğlu değil, Gökmen Özdenak'mış. Futbol Federasyonu yayın paralarını öderken, gelirleri üzerinde temlik bulunan kulüplerin başkanlarının özel banka hesabına aktarma yapıyormuş. Alacaklılar, paraya ulaşamasınlar diye... Yahu bu konuşmaların onda biri Avrupa ülkelerinden birinin televizyonunda yaşansa, orada ne Futbol Federasyonu, ne kulüp başkanları, ne spor yorumcuları kalır. Spor Bakanlığı anında olaya el koyar, onlarca savcı hep birlikte harekete geçer. Programın en ilgi çekici diyaloğu ise az önce ismini andığım dizilerin senaristlerini kıskandıracak cinstendi.
TOROĞLU: Yarın bana bir şey olsa hesabını kim verecek?
ÇAKAR: Merak etme, bu akşamdan itibaren seni korumam altına aldım. Seni ben koruyacağım.
TOROĞLU: Sen önce kendini korusaydın. 5 tane çaktılar sana... (Çakar'ın 5 kurşunla vurulmasını kastediyor)
ÇAKAR: Merak etme, ben seni gölgemle bile korurum.
TOROĞLU: Sen benim girdiğim yerlere giremezsin ki beni koruyasın...
Bu konuşmaları izlemişse, Ramiz Dayı kimbilir kendini ne kadar toy hissetmiştir!..