Survivor yarışması aslında hayatın bir adaya sıkıştırılmış "compact" hali gibi... Eğer bu gözle izlerseniz, önemli yaşam dersleri çıkarmanız olası. Hayatta "güçlü" olmak önemli. Ama bu gücü başkalarının gözüne sokarsanız, karşınızda ister istemez bir cephe oluşuyor. Adadaki iddialı isimlerin en önce elenmesi de işte bu yüzden. Hakan, Gizem, Furkan, Metin ve Emin işte bu nedenle elendiler. Kontrolü daima elde tutmak, arada bir iki adım geri çekilip olan bitene uzaktan bakmak, halkla ilişkiler faaliyetlerine önem vermek, hedef belirlemek ama bunları yaparken göze batmamak gerekiyor. İhsan, Başak, Ertan, Merve ve Kemal'in ilk başlarda fazla iddialı olmamalarına rağmen son 8'e kalmalarının sebebi bu. Oğuzhan ve Seda ise biraz kullanılıyor. Diğerleri onları zayıf yarışma performansları nedeniyle "kolay lokma" olarak görüp, sona bırakmayı tercih etmiş. Ayrıca her ikisi de laf taşıma potansiyelleri açısından "kulis faaliyetleri" için kullanışlı. Bir de "politik davranmak" ile "sabun gibi elden kaymak" arasındaki farkı iyi belirlemek gerekiyor. Zira ada (ve tabii ki hayat) fazla oryantal figür kaldırmıyor... Şu anda finalin en güçlü iki adayı İhsan ve Aydın gibi görünüyor. Ama dedim ya, hayatta "güçlü" olmanın karşılığı, aynı oranda düşman kazanmak... Haftalardır adaya hakim olan "kutsal ittifak" darmadağın olduğu için kurulacak yeni dengelerle bu iki iddialı isim hedef tahtasına oturtulabilir. Ne yalan söyleyeyim, Hakan ve Gizem'in olmadığı bir "Survivor" bana biraz yavan geldi. Ama geçen hafta konuştuğum Acun Ilıcalı "İki hafta sonra yarışma öyle bir vites değiştirecek ki, herkes şaşırıp kalacak" deyince, beklemeye karar verdim. Belli ki ada sakinlerinin kaderini bu "sürprizler" belirleyecek. Tıpkı "hayat" gibi...