Geçenlerde Kadir Çelik'le konuşuyorduk. Galatasaray - Sivasspor maçına gitmiş. Protokol tribünündeki bir kişi dikkatini çekmiş. Sarı-kırmızı kukuletası, atkısı, gözlükleriyle hafif yollu bir "kamuflaj" içindeki bu adama dikkatlice bakınca onun Ergenekon soruşturmasını yürüten başsavcı Zekeriya Öz olduğunu hayretle fark etmiş. Ama asıl şaşırdığı, Zekeriya Öz'ün "fanatik Galatasaraylı" görüntüsü ile Ali Sami Yen Stadı'nda maç izlemesi değil, kameramanların ve foto muhabirlerinin onu fark etmemesi olmuş. Gerçekten de ne maç yayını sırasında ne de ertesi günün gazetelerinde Zekeriya Öz'ün tek kare görüntüsü vardı. Sonradan öğrendim ki, Lig TV'nin sahada görevli muhabirleri aslında Zekeriya Öz'ü fark etmiş ama "güvenlik kaygısı ile" görüntülemekten kaçınmışlar. (Zaten Zekeriya Öz'ün bir tek TV görüntüsü var. O görüntü tüm televizyon kanallarında dolaşıp duruyor. Lacivert ceket, mavi gömlek, kemik rengi pantolonu ve gözlükleri ile yazın çekilmiş görüntüsü) İyi de Türkiye'nin en tanınmış savcısının, kamuya açık bir alanda, kendi görev ve sorumluluk alanının dışında bir "hobisini" gerçekleştirirken görüntülenmesi "ilginç" bir haber değil midir? Bazı meslektaşlarımız, bir magazin dilberinin frikiğini görüntüleyebilmek için saatlerce bar kapısında nöbet tutarken, böylesine "az rastlanır" bir görüntü nasıl atlanır? Evet, Zekeriya Öz için bir "görüntü ambargosu" olduğunu herkes biliyor. Ama sen atkıyı, kaşkolu kuşanıp, Ali Sami Yen'e gidersen, bu "riski" de otomatikman kabullenmiş sayılırsın. Ayrıca bu ülkenin sanatçısı, savcıya uygulanan "medya korumasının" onda birini hak etmiyor mu? Bu arada onca gazeteci arasında Zekeriya Öz'ü fark eden, değerli meslektaşım Kadir Çelik'i de "İşte gazeteci gözü budur" dedirten dikkatinden dolayı kutluyorum.